tag:blogger.com,1999:blog-154736702024-03-07T12:29:15.754-06:00Gece YolculuguEdebiyat, sinema, Chicago, Istanbul, fotograf, muzik, yasam, siir, denemeler, yemek, gezi, seyahat, gunce.Moonshinehttp://www.blogger.com/profile/09565026715448488630noreply@blogger.comBlogger855125tag:blogger.com,1999:blog-15473670.post-13926781140496374472020-11-08T21:06:00.001-06:002020-11-08T21:06:19.547-06:00Özlem, nostalji, melankoli Hayatıma en çok yön veren duygu, nostalji.Bugün kızımla bir sualtı belgeseli izledik. Senelerdir izlememiştim. Rahmetli dedem çok severdi doğa belgeselleri izlemeyi. Onu anımsadım. İçimde bir şeyler kırıldı. Sanki Pendik'teki evin kapısından içeri girsem, yine dedemin sigarasının kokusu çarpacak burnuma. Anneannem karalahana sarması yapmış olacak, ben sofrayı kurmaya yardım edeceğim, Moonshinehttp://www.blogger.com/profile/09565026715448488630noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-15473670.post-64974248824431286442019-05-13T21:57:00.003-05:002019-05-13T21:57:49.671-05:00Yeniden merhaba
Bir zamanlar bir blog'um vardı ve ona yazardım diye düşündüm bugün. Bu blog'u açalı en az 13 sene oldu. Sanki yüzyıllar geçmiş gibi geliyor aradan. Anadilimde yazmayı özledim, arada İngilizce yaşam hikayemi yazsam da kendi dilime, sesime, ses bayrağım olan Türkçe'ye dönme isteğim arttı. Bugünlerde yine yazasım var. Burayı hala okuyan birileri var mı bilmem, ama belki bunca seneden sonra tekrar Moonshinehttp://www.blogger.com/profile/09565026715448488630noreply@blogger.com4tag:blogger.com,1999:blog-15473670.post-20327527274182806402019-03-11T21:09:00.001-05:002019-03-11T21:15:00.757-05:00DCA --> ORD
We are settling into our seats and buckling in when I hear that voice behind me. A woman and a man, first engaging in small talk, in the seats right behind mine.
"What are you going to Chicago for? Do you work there?"
"Yeah, I live in ........ but I grew up in ........." "D.C. Weather was good today..."
Then all of a sudden, I hear without wanting to, their voices aggressively drilling into myMoonshinehttp://www.blogger.com/profile/09565026715448488630noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-15473670.post-92056214017348148922018-11-26T11:43:00.002-06:002018-11-26T11:43:31.099-06:00What do Dachau and Gallipoli have in common?
Something I have been thinking about recently is how places have their own energies.
I have been to places where thousands of people died tragically in a very short time. Like the gray, gloomy, dark former concentration camp, Dachau, in Germany. Death and destruction lingered in the air, as if something you could touch.
I could feel the same palpable sadness in the air of Gallipoli, a Moonshinehttp://www.blogger.com/profile/09565026715448488630noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-15473670.post-61822635722698719552018-03-18T18:54:00.004-05:002018-03-18T18:54:50.619-05:00Saatler, zaman, insan, ölüm ve yaşam
Dedemi kaybedeli bir buçuk ayı geçti.
Bugünlerde, şimdi ona bomboş gelen bir evin içinde sessizliği dinleyen anneannemi düşünüyorum. Sessizce oturan, boşluğu ve sessizliği bir nefes gibi içine çeken canımın içi kadını. Beni ona bağlayan bütün bağları, altın renkte görünmez ipler gibi, okyanusun dibinden, dağların üstünden ve denizlerin içinden geçtiğini hissederek. Benim yüreğimi Moonshinehttp://www.blogger.com/profile/09565026715448488630noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-15473670.post-14955513597557386342018-01-12T15:10:00.001-06:002018-01-12T15:30:36.584-06:00Büyüdükçe (Canıma mektup)
Büyüdükçe sana ne kadar çok benzediğimi görüyorum baba.. ruhlarımızın aynı kumaştan dokunmuş olduğunu.
İçimdeki küçük çocuğun, hayata bir çocuk gibi sevinebilmenin senden geldiğini.
Şiir sevgimin, Türk diline, Türkçeye duyduğum aşkın, edebiyat sevgimin kaynağını, ilk başladığı yeri, o pınarı senin gözbebeklerinde gördüğümü.
İkimiz oturmuş çay içerken birden senin sevgili arkadaşın İlhan Moonshinehttp://www.blogger.com/profile/09565026715448488630noreply@blogger.com4tag:blogger.com,1999:blog-15473670.post-68950788249120660012017-12-07T15:23:00.000-06:002017-12-07T15:23:23.662-06:00Otuz altı
Buraları hala okuyan var mı bilmiyorum..
Ama otuz altı yaşımın ilk günlerini yaşadığım şu günlerde bir kaç satır da olsa düşüncelerimi yazmak istedim..
Ne öğrendim bunca yılda?
Çocuklarım dahil bana ait olan hiç bir şeyin olmadığını şu dünyada.. Bedenimi bile vakti gelince geri vereceğimi, onu bile emanet aldığımı..
Hayatta hiç bir şeyin kontrolümüz dahilinde olmadığını.. Nefesimiz ve Moonshinehttp://www.blogger.com/profile/09565026715448488630noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-15473670.post-56742050483526998042017-11-26T07:30:00.003-06:002017-11-26T08:22:21.367-06:00How I met Stephen King (or dreams do come true)
Once upon a time, in a country called Turkey, there lived a young girl.. At the beginning of her teens, she had huge, thick, nerdy glasses, and practically no life outside of her school. Like most teens, she hated her body and her life, felt all the various dilemmas of that hormone-induced doom and gloom that is called puberty, and disliked most of her classes at school.
If there was one Moonshinehttp://www.blogger.com/profile/09565026715448488630noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-15473670.post-85071949541365326812017-11-13T15:37:00.002-06:002017-11-13T15:37:50.177-06:00'Türkçem, benim ses bayrağım'
Seslenir seni bana "sonsuz"Der ki çoğal,Der ki uzan mutluluğuna ...Usun, iyiliğin, doğruluğun,Bir bilinmeyenden bir bilinene dekTürkçe, varolduğumuz..Türkçe, nice desem seni,Onca güzelim.Görünmek, derinleşmek,Dolmak;Seni düşünürüm, düşünürüm, yarı karanlıklarda, dal,Anlarım onca.
Fazıl Hüsnü Dağlarca
Ne çok özlemişim, ne çok hasret kalmışım anadilimde okumaya..
Nedense özellikle Moonshinehttp://www.blogger.com/profile/09565026715448488630noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-15473670.post-15142950340817714502017-09-01T20:00:00.000-05:002017-09-01T20:00:13.618-05:00Deniz'e...
Güzel kuzu,
Hoşgeldin ailemize! Güneşli ama serin, pırıl pırıl berrak bir bayram günü bugün. Kurban bayramının ilk günü, 1 Eylül Cuma. Boncuk gözlü, sarı kafalı tatlı yeğenim, bize güzel bir müjde gibi geldin. Bütün gün ben, babaannen, deden, enişten Barış, yüzümüzde kocaman gülümsemelerle dolaştık. Kuzenlerin Zeynep ve Mehmet seninle tanışmak için sabırsızlanıyorlar. Yüreğimize kocaman bir Moonshinehttp://www.blogger.com/profile/09565026715448488630noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-15473670.post-61163412174347147682017-08-14T21:49:00.000-05:002017-08-14T21:49:12.407-05:00Tütün gibi
'Tütün gibi tükendi zaman' diyordu Volkan Konak.
Tütün gibi tükendi seneler. İçilen binlerce sigara gibi.
Çocukluğumun geçtiği o ev. Banyoda nem ve rutubet kokusuna karışan sigara kokusu. Salonda kavuniçi yastıklar. Arka balkon. Ezan sesleri. Martı sesleri. Dedemin arkaya doğru uzanan terzi atölyesi. İçerden gelen dikiş makinesi tıkırtıları. Koşup sarılıyorum dedeme, beni öyle sıkı bastırıyor Moonshinehttp://www.blogger.com/profile/09565026715448488630noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-15473670.post-21861218851715302732017-03-24T08:56:00.001-05:002017-03-24T09:21:32.584-05:00Ama ben hep sabahı sevdim...
Ama ben hep sabahı sevdim.
Taptaze, yeni, umut dolu sabahı.
Küçüklüğümün sabahlarını. Ergenliğimin, gençliğimin, yetişkinliğimin sabahlarını.
Ne güzel bir sözcüktür 'Sabah'. Sanki söylerken hafiften bir rüzgar esiyor. Güneş ilk ışıklarıyla yüzüme dokunuyor. Yeni bir günün heyecanı, bütün olasılıklarıyla, bütün varlığıyla içimde kıpraşıyor.
Çocukluğumun sabahlarında, babam müthiş bir Moonshinehttp://www.blogger.com/profile/09565026715448488630noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-15473670.post-84618481085450125952017-03-07T20:38:00.002-06:002017-03-07T20:38:25.067-06:00Neden yazamıyorum?
Günler birbiri ardına eklenmiş, kayıp giderken gözlerimin önünden, sanmayın ki unuttum burayı.
Ama artık nedense yazamıyorum. Bir dönemdir, geçer belki.
Kendi içime dönüp kendi sesimi bulmamı engelleyecek kadar gürültülü etrafım.. Günümün her saati dolu, sürekli bir koşturmaca, bir yerlere yetişmeye çalışma, hem meslek sorumlulukları, hem annelik sorumlulukları derken zor yetişiyorum herşeye.
Moonshinehttp://www.blogger.com/profile/09565026715448488630noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-15473670.post-27590392580941258582016-12-10T20:25:00.001-06:002017-03-24T08:56:45.223-05:00Köşe
Aralık 2016.
Soğuk ve karlı bir akşam vakti.
Dışarıda kar fırtınası hızını usulca arttırırken...
35 yaşında bir kadın, elinde çay fincanı, usulca yudumlayıp, dışarıda hafif tüyler gibi uçuşan kar tanelerini izlemektedir.
Aklında Cenap Şahabettin'in mısraları.
Bir beyaz lerze, bir dumanlı uçuş;
Eşini gaib eyleyen bir kuş gibi kar Geçen eyyâm-ı nevbahârı arar... Ey Moonshinehttp://www.blogger.com/profile/09565026715448488630noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-15473670.post-6421117979007118742016-11-28T20:43:00.002-06:002017-03-24T08:58:00.198-05:00Bir masa etrafında
*String reprise*
Sizin yanınızda..
Evimde hissediyorum kendimi.
Sevgiyle sarmalanıyor, huzurla doluyorum.
Bir somun ekmek dilimine tereyağı ve balı katık etmişim de yanına bir demli çay koymuşum..
Yanımda siz. Gülüşleriniz. Bakışlarınız. Kucaklayışlarınız.
Çok sevildiğimi bildiğim yerlerde (annemin, anneannemin evinde mesela) hissettiğim o rahatlık, mutluluk hissi. Kendim olabildiğim, Moonshinehttp://www.blogger.com/profile/09565026715448488630noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-15473670.post-31530293160874474552016-10-03T20:52:00.001-05:002017-03-24T08:57:00.980-05:00Goodbye, Rogers Park.
I look out the window, at the slowly darkening sky, and
think…Is the sky really the same everywhere? I feel like the sky has a very
Chicago quality to it just about now..
I look at the darkening Chicago sky, and think about the
skies and clouds of my childhood. The skies and sunsets of Istanbul were
somehow never very dramatic, pretty gray in fall and winter, somber, quiet. As
if Moonshinehttp://www.blogger.com/profile/09565026715448488630noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-15473670.post-12640633690525413562016-08-03T13:14:00.000-05:002017-03-24T08:57:13.490-05:00Yaş otuz beşe yaklaşırken...'Hayal meyal şeylerden ilk aşkımız;Hatırası bile yabancı gelir.Hayata beraber başladığımız,Dostlarla da yollar ayrıldı bir bir;Gittikçe artıyor yalnızlığımız.'
Cahit Sıtkı Tarancı
Günlerin ritmi içinde kaybolmuş, yaşayıp giderken.. Hayat insanı hiç tahmin etmediği yerlere doğru sürüklerken, bu yaşta olmak, 'Dante gibi ortasında' olmak ömrün, nasıl bir şey?
Herşeyin azı güzel.. Moonshinehttp://www.blogger.com/profile/09565026715448488630noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-15473670.post-60237865892858678212016-07-17T21:25:00.001-05:002017-03-24T08:57:26.672-05:00Yolculuk
Yeryüzünün bir şehrinde bir havaalanında bekleme halinde, bir dağınıklık hissi. Sanki yüreğim on parçaya ayrılmış ve her bir parçasını başka bir yere gömmüşüm gibi. Eski Mısır tanrısı Osiris gibi bedenim bölünmüş ve birisi her bir uzvumu ayrı bir yere saklamış gibi. Kendimi, kendi parçalarımı arıyorum, dünyanın dört bir yanında. Okyanusların altında, bulutların üstünde dolanıyorum deli Moonshinehttp://www.blogger.com/profile/09565026715448488630noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-15473670.post-17840417699771859642016-07-02T18:14:00.001-05:002017-03-24T08:57:42.332-05:00Rastlantisal siirVe bitirdiğim günün ardında kalan,
Acı bir kahve tadı ve buruk bir gülümseyişse gözlerindeki,
Bitmeyen akşamlar boyunca o gülüşü beklemekse,
Ve bir nefeste çekivermekse içine,
Başını döndüren sonbahar güneşini,
Sarmalar seni, beni, bir akşam buğusu.
O duman kokusu, şehrin uğultusu.
Moonshinehttp://www.blogger.com/profile/09565026715448488630noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-15473670.post-90007502940662900402016-06-14T14:14:00.002-05:002016-06-14T14:14:19.651-05:00Vuslat - 2
Çocukluğumun günlerini, gecelerini bezeyen martı sesleriyle uyumak.. Pencere pervazında mırıl mırıl kumru sesleriyle uyanmak. Geceyi delen hüzünlü sabah ezanı. İlkgençliğimin kitaplarıyla dolu odalarda, onların kokularıyla huzur bulmak. Pencereden içeri dolan sarhoş edici yağmur kokusu. Islak kiremitli damlar, parçalı bulutlu gökyüzü. Merhaba İstanbul.
Moonshinehttp://www.blogger.com/profile/09565026715448488630noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-15473670.post-20622331966544812992016-05-31T12:17:00.001-05:002016-05-31T16:27:20.098-05:00Red Eye FlightThe prettiest thingI ever did seeWas lightning from the top of a cloudMoving through the dark a million miles an hourWith somewhere to be...
Norah Jones
The first time I set foot on a plane was when I was 17 years old and going abroad by myself for the first time in my life. As I settled into my seat, the plane started moving, then it gained a speed which I had not encountered before, Moonshinehttp://www.blogger.com/profile/09565026715448488630noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-15473670.post-31766226285648303362016-05-01T20:43:00.003-05:002016-05-01T20:43:43.526-05:00Limanında
'Bagajsızım, sadece bir kaç kıyafet,kahvaltım çayla simit..Benim hikayem neydi, unuttum..elimde yaralar, biraz da cüret.
Bırak artık dünyayı,Zarları hileli..YorgunsunYüzünden belli
Bırak artık dünyayı,Zarları hileli..AğlamışsınGözlerinden belli.'
Moonshinehttp://www.blogger.com/profile/09565026715448488630noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-15473670.post-24348463377082348422016-03-08T21:04:00.000-06:002016-03-08T21:12:31.108-06:00Geçmiş, yolumda uzanmış bir ayna gibi...
Loreena McKennitt'in bir şarkısı, ya da ne bileyim 90lardan uyduruk pop şarkıları bir anda beni geçmişime, ergenliğime, o upuzun senelere götürüyor.. Birdenbire. Şaşırıyorum.
Bizim Dragos'taki evde, orta kattaki tuvaletteki oval şeklindeki kenarları metal oymalı aynaya uzun uzun bakar, yüzümü incelerdim. Seneler sonra tam o anı hatırlayacağımın bilincinde olarak..Ne garip, işte şimdi seneler Moonshinehttp://www.blogger.com/profile/09565026715448488630noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-15473670.post-88499711428416507292016-02-21T21:56:00.004-06:002016-03-08T21:05:23.331-06:00Zeynep's Sunday routine
A cold February morning. We rush downstairs, panting. We don't want to be late for your class. I take us to the alley behind the building, put our recycle in the bin. You wait for me, standing by the corner. I take your cold little hand, and we walk to the music store. We push the heavy door and step into the store. Your piano teacher greets us, I take your coat off, you take your book and Moonshinehttp://www.blogger.com/profile/09565026715448488630noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-15473670.post-70158578279827246432016-02-11T09:25:00.002-06:002016-02-11T09:33:37.002-06:00Gray
And he wondered...why? Why these mornings, these sunsets,
these gloomy afternoons when the sun seems to be in hiding in the middle of
February, these branches rising up to the sky, these rainy evenings when the
street lamps take on a halo that is almost hazy… Why this heartache? He reached over to his bedside table and
picked up a cigarette. In the evening light, all the room seemed to be
Moonshinehttp://www.blogger.com/profile/09565026715448488630noreply@blogger.com3