Hayatıma en çok yön veren duygu, nostalji.
Bugün kızımla bir sualtı belgeseli izledik. Senelerdir izlememiştim. Rahmetli dedem çok severdi doğa belgeselleri izlemeyi. Onu anımsadım. İçimde bir şeyler kırıldı.
Sanki Pendik'teki evin kapısından içeri girsem, yine dedemin sigarasının kokusu çarpacak burnuma. Anneannem karalahana sarması yapmış olacak, ben sofrayı kurmaya yardım edeceğim, hep birlikte yiyeceğiz. Sonra koltuğa kurulacağım, karnım doymuş, içim huzur dolu. Babam yanımda mandalina soyuyor olacak. Karşımda dedem gazetesini okuyor olacak, arada bir tepesinden bakarak sohbetimize katılacak. Köşede anneannem oturup arada televizyondaki haberlere içlenecek, üzülecek, yorumlar yapacak. Annem mutfaktan gelip konuşmalarımıza katılacak. Koridordan arka odaya gidip balkona çıkacağım. Kömür kokulu akşamın kokusunu içime çekeceğim. Müezzin yanık sesiyle ezan okumaya başlayacak. İçeri floresan lambanın beyaz ışığına geri döneceğim. Akşam bitip biz eve dönerken merdivenlerden aşağı doğru 'Gene gelun, gene buyurun' diyen anneannemin sesi bizi takip edecek, sonra arabaya binerken onun ikinci kattaki pencerede bize el sallayan silüetini görüp 'Allahaısmarladık anneanne!' diye bağıracağım el sallayarak, öpücük göndererek.
Sanki anneannem hala o koltukta, o pencerede, o evde. Gitmiş, evi bomboş kalmış, duvarlarda yankılar varmış bizden, ondan, dedemden..İnanamıyorum.
Gittin mi anneanne? Gittin mi sahiden pamuk yüzlüm, mis kokulum, yumuşak bakışlarıyla beni okşayan, güzel ninem?
Seni çok, çok özlüyorum. İçimdeki boşluğun hiç dolmayacak.