Chicago'da uzun zamandır oturduğumuz, şehrin en güney mahallelerinden biri olan Hyde Park'tan taşındık geçen sene. Yaklaşık yarım senedir Rogers Park adındaki, Chicago'nun en kuzey mahallesinde oturuyoruz. Burası gerçekten canlı, şehrin bütün olumlu yanlarından yararlandığımız (toplu taşıma seçeneklerinin gayet fazla olması, yürüyüş mesafesinde kafeler, restoranlar, kitapçılar, kuru temizlemeciler, sinema salonu ve bir çok küçük dükkanın varlığı...vs) ama şehir merkezi kadar pahalı olmayan bir mahalle. Yeni mahallemizi gerçekten çok seviyoruz, en son anket sonuçlarına göre de Chicago'nun en çeşitli milletlerden insanın yaşadığı mahallesi seçilmiş (İngilizce'de 'diverse' deniyor.) Rogers Park'ın, burada olan etkinliklerden, yeni açılan restoran, kafelerden...vs haberdar olmamız için sürekli güncellenen bir web sitesi de var. Rogers Park aynı zamanda Chicago'nun köklü üniversitelerinden olan Loyola Üniversitesi ve kampüsüne de ev sahipliği yapıyor.
Mahallemizden bir kaç fotoğrafla birlikte etrafımızı tanıtmak istedim Gece Yolculuğu okurlarına. Bu fotoğraflar, Chicago'nun çok daha hoş bir şehir haline geldiği yaz mevsiminden!
Bu evimizdeki en büyük şansımız, evimizin biraz ötesinde, (gerçekten bir kaç adım ilerisinde) çok güzel bir plaj olması. Yazın, Michigan Gölü boyunca Chicago'nun her yerinde cıvıl cıvıl dolup taşan bu plajlar, bu şehirde göle yakın yaşamanın en güzel yanı (ve açıkçası yaz mevsimi hayaliyle kışın dondurucu soğuklara dayanabilme sebebi!)
Plajımızdaki iskeleden Chicago şehir merkezi (özellikle açık havalarda) çok güzel görünüyor.
Mahallemizin hınzır sincapları!
Müzik aletleri satan ve müzik aleti çalma dersleri verilen güzel bir dükkan..
Ve çok güzel gitarlarla süsledikleri camekanı..
Mahallemizde çok güzel bir ikinci el kitapçı / sahaf dükkanı da var. 'Armadillo'nun Yastığı' adında! Benim gibi bir kitap kurdu için bulunmaz bir kaynak. Amerikada hep olduğu gibi kullanılmış kitaplar burada da epeyi ucuz, 2-3 dolara epeyi güzel kitaplar bulunabiliyor.
Sahil yolundan ve plajımızdan bir kaç manzara:
Karadenizden 'hallice' büyüklükteki Michigan gölü!
Rogers Park'ta yaşayan ailelerin hep birlikte süsledikleri, herkesin ayrı bir bölümünü boyadığı duvar.
Mahallemizin canlılığını ve kozmopolitliğini çok seviyorum. Büyük bir şehirde yaşamanın en güzel yanı, sürekli aktif olan ve yaşayan, canlı kalan bir yerde oturabilmek. Dışarı çıkıp sahilde temiz hava alabilmek, yürüyerek bir kafeye gidebilmek, bir kaç insan yüzü görebilmek. Bir İstanbullu olarak deniz görme hasretimi de Michigan Gölü ile gideriyorum çok şükür! Tabii ki bizim Boğaz'ımızın güzelliğinin yerini alamaz ama, ne yapalım :)
Saturday, January 29, 2011
Tuesday, January 25, 2011
Bir Yolculuk
Değiştim ben, aynı değilim artık.
Bir yolculuğa çıktım Nisan ayı başında. İçimde bir hayatı büyüttüm. Bir can filizlendi candan içeri. Canımın canı oldu, yüreğim onun yüreği oldu, onun için çarptı heyecanla.
Değiştim, kendimi yeniden buldum. Yolculuk boyunca hayatı sorguladım, kendime döndüm, içimdeki canı dinledim, değiştim, çok değiştim.
Anne oldum.
Canımın canı annemle oturmuş konuşuyorken...
İçimdeki o sonsuz endişe ve merhametle karışık sevgiyi kastederek:
'Artık hayatının sonuna kadar bundan kurtulamayacaksın.' dedi. 'Anne oldun.'
Korktum. Ürperdim.
Tahmin bile edemeyeceğim kadar büyük bir sevgi.. Ve endişe. Onun iyi olması için. Onun hep sağlıklı, mutlu, güvende olması için.
Büyüdü yüreğim, kocaman oldu. Beni korkutacak kadar, dünyalar kadar..
Bir kız doldurdu içini, gül yanaklı, gonca dudaklı bir kız bebek.. Bir kız doldurdu dünyamı.
Yine hasret var bana, yine özlem tuttu yollarımı..
Anne oldum, yine kendi annesinden okyanuslar uzakta kalmış bir anne. Acıdı içim, artık bu ayrılıklar, bu özlem biraz fazla geliyor bana.
Acıdı içim, özlem yine yaktı içimi, bu sefer ikiye, üçe katlanarak. Onlar için de bu seferinin en zor ayrılık olduğunu, özlemlerinin ona, yüze katlandığını bilerek. Onların gözyaşlarına karıştı gözyaşlarım.
Acıdı içim, çünkü ben anne oldum, ve aynı insan değilim artık.
Acıdı içim, ve ben en iyi bildiğim şeyi yaptım.
Yazdım.
Bir yolculuğa çıktım Nisan ayı başında. İçimde bir hayatı büyüttüm. Bir can filizlendi candan içeri. Canımın canı oldu, yüreğim onun yüreği oldu, onun için çarptı heyecanla.
Değiştim, kendimi yeniden buldum. Yolculuk boyunca hayatı sorguladım, kendime döndüm, içimdeki canı dinledim, değiştim, çok değiştim.
Anne oldum.
Canımın canı annemle oturmuş konuşuyorken...
İçimdeki o sonsuz endişe ve merhametle karışık sevgiyi kastederek:
'Artık hayatının sonuna kadar bundan kurtulamayacaksın.' dedi. 'Anne oldun.'
Korktum. Ürperdim.
Tahmin bile edemeyeceğim kadar büyük bir sevgi.. Ve endişe. Onun iyi olması için. Onun hep sağlıklı, mutlu, güvende olması için.
Büyüdü yüreğim, kocaman oldu. Beni korkutacak kadar, dünyalar kadar..
Bir kız doldurdu içini, gül yanaklı, gonca dudaklı bir kız bebek.. Bir kız doldurdu dünyamı.
Yine hasret var bana, yine özlem tuttu yollarımı..
Anne oldum, yine kendi annesinden okyanuslar uzakta kalmış bir anne. Acıdı içim, artık bu ayrılıklar, bu özlem biraz fazla geliyor bana.
Acıdı içim, özlem yine yaktı içimi, bu sefer ikiye, üçe katlanarak. Onlar için de bu seferinin en zor ayrılık olduğunu, özlemlerinin ona, yüze katlandığını bilerek. Onların gözyaşlarına karıştı gözyaşlarım.
Acıdı içim, çünkü ben anne oldum, ve aynı insan değilim artık.
Acıdı içim, ve ben en iyi bildiğim şeyi yaptım.
Yazdım.
Etiketler:
gunce
Subscribe to:
Posts (Atom)