Friday, April 27, 2012

Benim şehrim






Balkona çıkıp, yüzümü esen rüzgara döndüm. İçimin ürpermesi hoşuma gitti, serin ama temiz, berrak hava canlandırdı beni. Havada belli belirsiz bir kömür ve yağmur kokusu. Etrafımdaki çatılarda kuşlar sessiz. Havada sadece bu şehre has, bu şehre özel o koku. Kırık kiremitler arasında dolaşan böcekler sessiz.

Duydun mu kızım, benim şehrimin nefesini? Kokusunu? Büyük ninenin hafif tütün ve rutubet kokusu karışımı kokan küçük evine girince, annenin izlerini gördün mü duvarlarda? Senin yaşlarındayken annen o evin hemen dışında telaşla bağıran martıların seslerini dinlerdi.. Hüzünle, yanık yanık okunan ezan sesiyle uyanırdı. Duyuyor musun annenin çocukluğunun seslerini, kızım? Tanıyor musun bir zamanlar senin kadar küçük bir kız olan kadının çocuk yüreğinin çırpınışlarını?

 Zaman durdu mu sanki bir anda? Neredeyiz biz, 30 yıl öncesinde mi, 30 yıl sonrasında mı? Ben sen oldum, sen de ben.. Benim şehrimin nabız atışlarını dinledik beraber..Altın saçlı, mis kokulu kızım ve ben.. Anne-kız, bir bütün olduk, benim şehrimi seyrettik..





Saturday, April 14, 2012

Son Türkü


Bu yağmurlu, sakin Nisan gününde İstanbul'da, bu güzel şiir geldi aklıma nedense...


Son Türkü

Kaybolmak uzre suya düşen bilezik;
Bak, bütün kırışıklar silindi sudan.
Son saatimde mi uyandım uykudan,
Neden boş geçen yıllardan içim ezik?
Durdu beni ölüme götüren kervan.

Eski bir şarkı söyleniyor rüzgarda.
Duydum ki sevmeyi bilen dudaklarda
Benim ilahilerim hala okunan.


Sevgilim...... ellerime dokunaraktan,
Beni çağıran bir eda var sesinde.
Bu muydu insanlara son nefesinde
Görüneceğinden bahsedilen şeytan?


Sular çekilmeye başladı köklerde
Isınmaz mı acaba ellerimde kan?
Ah! Ne olur.. Bütün güneşler batmadan
Bir türkü daha söyleyeyim bu yerde!
Orhan Veli Kanık



Tuesday, April 10, 2012

İstanbul güncesi


Sarhoş gibi bir yorgunlukla geri döndüğüm, beni hemen kucaklayan şehrim.

Büyüleyici güzellikte, masallardan fırlamış gibi sihirli bir dolunay. Rengarenk laleler. Şurup gibi Nisan havası.

Boğaz'ın, o dünya üzerinde başka hiç bir yerde olmayan kokusu. Mavisi.

Sonra sakin Nisan yağmurları. Sokağımız. Köpek havlamaları. Sessiz kediler. Ezan sesi. Sokaklarda belli belirsiz kömür kokusu. Benim dilimi konuşan insanlar. İnsanlarım.



İstanbul..


Yine, yeni, yeniden..

Hiç bırakmamışım gibi. Bırakıp gittimse bile bana küsmemiş gibi.