Monday, December 31, 2012

2013

Kendi iç huzurumuzu koruyup kolladığımız, keyfini çıkardığımız, kimsenin bozmasına izin vermediğimiz..

Bütün güzel şeylerin onları hakeden insanlara gittiği bir yıl olsun 2013..


Sevdiklerime iyi davransın. En az 2012 kadar harika geçsin. Pırıl pırıl, berrak, mavi, serin, iç ferahlatıcı, pirüpak olsun.. Kalplerimizi yıkasın, tertemiz yapsın, içimizde meltemler estirsin, ruhumuzun bütün pencerelerini açık bıraksın, içimizde essin rüzgarlar, bizi değiştirsin.

Devinelim, hareket edelim, akalım, aynı yerde durmayalım. Seyahat edelim bol bol, okuyalım, yazalım, dostlarla sohbet edelim, güzel, gerçek, lezzetli ve evde pişmiş yemekler yiyelim. Sıcacık çay fincanları, mis kokulu kahveler elimizden eksik olmasın.

Çok güzel hisler var içimde 2013 ile ilgili. Pek güzel bir yıl olacak.

Klasik 'yılbaşı kutlamamız' olarak biz bu akşam yine çok hafif bir şeyler yiyip, sonrasında biraz müzik dinleyip, kitap okuyup muhtemelen saat 10-11 gibi ailecek rüyalar alemine doğru yolculuğa çıkmış olacağız..   : )

Herkese sevgiler, 'iyi yıllar'..














Saturday, December 29, 2012

Midnight in Paris







Güzel bir Cuma akşamı sevdicekle diz dize, vişne suyu ve soda içerken izlenebilecek en güzel filmlerden biri! Pek bayıldım! İyi ki varsın Woody Allen.

Artık görmek istiyorum Paris'i. Mümkünse gece. Ve yağmurda. Ve kafam her zaman olduğu gibi düşlerle, hikayelerle, masallarla dopdoluyken.

Thursday, December 27, 2012

Geçmiş gazete

Son zamanlarda yaptığım en güzel keşiflerden birisi, Geçmiş Gazete. İnsanı epeyi güldüren ya da en azından gülümseten haberler var. Bu gazete haberlerini okurken gülümsüyorum. Farkediyorum ki geçmiş her zaman şimdiki zamandan daha saf ve naif gelir bize, bir de mutsuzlukları değil de mutluluk anlarını hatırlamaya daha yatkınızdır hep geçmişe dair.. Bu yüzden mi acaba, 'Mutluluk yaşanmaz, anımsanır' demişti Yıldız Kenter? Bu yüzden mi böylesine seviyoruz eski fotoğraflara bakmayı, anılarımızda yaşamayı, anıları kristal bardaklar gibi saklayıp arada bir günyüzüne çıkarmayı, parlatmayı, hayranlıkla izleyip sonra tekrar yerine yerleştirmeyi?

Geçmiş şimdiki zamandan daha mı cazip bizim için? Bu yüzden midir anı yaşayamamamız, hep bir önceki anla, ya da bir sonraki anla kıyaslamaya çalışmamız?


Saturday, December 15, 2012

Merhaba Meksika!!





6 günlüğüne Cancun'a uçuyoruz. Dünya gözüyle Maya medeniyetinin en büyük eserlerinden olan Chichen Itza piramidini görebilecek olmanın heyecanı var bende! Bir de lezzetli ve acılı yemekler, bol bol taze meyve yemeyi, biraz da denize ve güneşe doymayı düşlüyorum. Umarım sağlıkla gider döneriz. Dönüşte tatil anılarımı yazacağım.

Hazırlık olarak biraz Meksika tarihi okudum, bir de bir çok video izledim şu sayfadan. Maya ve Aztek medeniyetleri ile ilgili çok ilginç bilgiler var.

Bir de üniversitedeyken 2 sene boyunca almış olduğum İspanyolca'mın pasını silmeye çalışıyorum şu günlerde. Meksika'ya 'ödevimi yapıp' gitmek istedim yani.  :)


Hola, Mexico!


Thursday, December 13, 2012

Anna Karenina, Orhan Pamuk, romanlar





Ah Anna..  Hangimiz yargılayabiliriz ki seni, yaşam denen bu karmaşanın içinde bir sağa, bir sola savrulan bizler? Kim biliyor aşkın, mutluluğun, hayatın sırrını? Hiçbirimiz bilmediğimiz için romanlara sığınıyoruz belki de, onlarda arıyoruz bu soruların cevaplarını.. Ah Anna.. Aklının karmakarışık koridorlarında, gürültülü odalarında kaybolmuşken, kim seni çıkarıp alabilirdi oradan, ölümden başka?

İlk defa bir 'kurgusal karakter' için böylesine sızladı içim.. Ama bizim için bazı 'gerçek' insanlardan daha gerçek, daha elle tutulur iseler, kurgusal kahramanlar da aslında 'var' değiller mi bu dünyada? Çoğu gerçeklikten daha 'gerçek' değiller mi bizim için?


Anna'nın hikayesi bir kaç aydır benimleydi, öylesine yavaş yavaş ve tadına vara vara okudum ki.. Kitaptan içime kazınanlar: dahiyane tanımlar, duygu ve düşünce hallerinin muhteşem betimlenmesi, ya da Tolstoy'un bizi nasıl karakterlerinin beyninin, yüreğinin içine yerleştirebildiği..


Ya da hayata dair her şeyi çok büyük bir ustalıkla bize aktarması, yani 'bizi bize anlatması' diyebiliriz.. Orhan Pamuk'un hemen bu romanın arkasından okuduğum  Saf ve Düşünceli Romancı'sında söylediği gibi, 'hayatın ve yaşamanın nasıl bir şey olduğu'nu bize çok büyük bir başarıyla göstermesi.. Günlük yaşama dair ayrıntıları betimlerken nasıl ustaca beynimizi okuduğu, bütün büyük romancılar gibi 'Ah, işte benim düşüncelerim, benim hayatımı yazmış!' dedirtebilmesi bize.. Anna için içimizin sızlayabilmesi mesela, verdiği onca 'yanlış' karara rağmen.. 'Ah, Anna...' demek romanın sonunda, yüreğimiz buruk, ağzımızda metalik ve soğuk tadıyla ölümün.


Büyük romancılar, işte bu yüzden ölümsüz. Roman, işte bu yüzden yaşayan en büyük edebiyat türü olmaya devam edecek..













'Blog arkadaşım' sevgili Didem'e bu yazı için verdiği ilham sebebiyle teşekkürü borç bilirim!




Tuesday, December 4, 2012

Yeni bir yaş




Ne diyebilirim ki? Hawaii'li şarkıcı Israel Kamakawiwo'ole'nin kadife sesi, 'huzur'un ta kendisi. Söylemek istediklerimi en iyi o anlatıyor.

Hayatımın her yılı, bir öncekinden daha güzel geçiyor. Etrafımda birbirinden güzel insanlar var, her biri bana ayrı bir anlam katan, beni ben yapan, ruhumu besleyen.. Bugün o kadar güzel bir gündü ki ve öylesine sevildiğimi hissettim ki, içim pırpır bir kelebek gibi.. Uçuyor gibiyim havada.

Hayatım bir gökkuşağı gibi. Her rengi hayatımın ayrı bir boyutu.

Fotoğraf, edebiyat, yoga, müzik ve şarkı söylemek, sinema ve film aşkım, akademi, makalelerim, yazılarım, blog'um, kızımın blog'u, anne olmak, sevmek, sevilmek, hayatıma anlam katan herşey..

Doyasıya yaşayabilmek hayatı, bir gökkuşağı gibi değişik renkleriyle.. Doyasıya ağlamak ve doyasıya gülmek.. Canının yanacağından korkmadan sevmek.. Teslim olmak hayata, kendini hayatın ellerine bırakmak, zamanın ruhunu yoğurarak olgunlaştırmasına izin vermek, acıya da mutluluğa da direnmemek..

Doyasıya yaşayabildiysem bu hayatı, ömrüm sona erdiğinde, ne mutlu bana.




Sunday, December 2, 2012

Chicago'da

6 sene önce bugün,

Soğuk, buz gibi bir kış gecesi tanışmıştık.


I reach for his hand,

It's always there...



: )