Thursday, August 27, 2015

Sahil



Bir an durağanlığında, kuytu bir sahilde, güneş ve gölgelerin karıştığı kayalıkların arasında, bir yaz akşamında.. Yeryüzüne ılıkça ve yumuşacık iniveren, okşayan bir Ağustos akşamında.

Karışır kahkahalar, mutlu gülüşler, fışkıran su damlaları, kayalarda patlayan dalgaların haykırışları birbirine.

Elele tutuşup buz gibi mavi pırıltılı suyun içinde yürüyen, kuş gibi hafif ruhlar olurlar birdenbire.. Kanatlanır yürekleri. O insanlar..

Geç Ağustos güneşinin akşama doğru iyice eğilerek teğet geçtiği, şefkatle, hafifçe okşadığı sahilde o insanlar.. Gülüşler kanatlandı, su damlaları yükseldi, birlikte karıştılar akşamın rengine, müziğine.. Bir oldular yaz akşamıyla, şiir oldular, şarkı oldular, kendilerinden bir parçayı o sahile bıraktılar. Hala durur orada, dalgaların usulca vurduğu yerde.. Havada bir ses, bir renk, bir koku, bir pırıltı olarak durur.

Ne demişti Michael Cunningham, 'Saatler'de? 'O an, mutluluğun başladığını düşündüğüm andı.. Ancak bilmiyordum ki, o an, mutluluğun ta kendisiydi.'

Masmavi gölün uzanıp okşadığı bu kıyıda, mutluluğun ta kendisiydi bu an.


Moonshine, 08/2015