Monday, November 28, 2011

Mutluluk - huzur






Mutluluk, güzel bir yemekten sonra elinde çay bardağıyla şöminenin alevlerini izlerken dalıp gitmek, huzur içinde sessizliği dinlemek ve o anda dünyada başka hiç bir yerde olmayı istememektir.

Sunday, November 27, 2011

Hugo - Martin Scorsese


Arada bir oluyor böyle filmler, çıkıveriyor karşıma. Tamamen tesadüf eseri giriyorum filme mesela, ama hayran olup çıkıveriyorum. Sanki Martin Scorsese benim kafamın içine bakmış, sevdiğim herşeyi görmüş bir çırpıda: Kitaplar, kütüphaneler, trenler, tren istasyonları, çocukluğun büyüsü, fotoğraf, sinema sanatı, oyuncaklar, saatler ve saat mekanizmaları.... Ve bütün bunları aynı filmin içine koymayı ve beni çok mutlu etmeyi kendine amaç edinmiş!

Fi tarihinde oynadığım enfes Syberia oyunu vardı, bu filmdeki otomaton (automaton) bana onu anımsattı, gülümsetti.

Tek kulağımı tırmalayan şey Paris'te insanların İngilizce konuşuyor olması oldu açıkçası :) Ama Amerika'da tam Şükran günü haftasonu çocuklu aileleri hedef alan bir film, herhalde Fransızca orijinalli ve altyazılı olarak gösterilemezdi.

Bir de,

İyi ki varsın, Ben Kingsley!!

Thursday, November 24, 2011

Bir içe dönme (introspection) vesilesi olarak Şükran günü



Her sene Aralık sonunda hesaplaşır ya insanlar kendileriyle.. Neden tam o zaman yapma zorundayız bunu, anlamam. Bugün ABD'de kutlanan Şükran Günü vesilesiyle ben de 2011'e şöyle bir dönüp bakmak, yılın bir anlamda hesap-kitabını çıkarmak, içe dönüp neler hissediyorum bir bakmak istedim. Kasım sonu da yapabiliriz bence pekala bunu, yılbaşını beklemeye gerek yok :)

2011 yılı gerçekten ilginç bir yıldı benim için, uçlarda yaşadım diyebilirim. Çok büyük mutluluklar ve çok büyük stresleri bir arada yaşadım. Bana göre dünyanın en büyük mutluluklarından biri olan anne olma duygusunu tattım. Ama anne olmanın aynı zamanda ne büyük bir sorumluluk olduğunu da anladım. Özellikle Mayıs ve Ağustos ayları benim için çok zorlayıcı aylar oldu, ama çok şükür feraha erdim.

Mesleksel anlamda doktora diplomamla aramda duran son büyük engel olan Proposal sunumumu Mayıs sonunda gerçekleştirdim. Doktoranın son (ve belki de en zor) safhasına geldim - All But Dissertation (Tez dışında bütün yükümlülükleri bitirmiş doktora adayı - PhD candidate)im artık. Bir yandan ders vermeye devam ederken, bir yandan tezimin araştırma ve yazma safhasıyla uğraşıyorum.

10 gün sonra 30 yaşında olacağım. Hayatımın '20li yaşlar' dönemini kapatırken, 30lara merhaba diyeceğim. Tam bu noktada iç huzuru ile dolu, mutlu bir yerde olduğumu biliyorum. İnsanın dünya üzerinde geçirdiği vakit arttıkça, kendine güveni artıyor, kendini çok daha iyi tanıyor. Hayatın gittikçe güzelleşiyor olmasının ardında yatan sır da bu işte.

Bu Şükran Günü'nde şükretmek için çok fazla nedenim var. Herşeyin en başında, sevgi ile dolu bir yaşamım olduğu için. Yüreğimin, etrafımdakilerin hepsini derin bir sevgiyle sevebilecek kadar büyük olduğunu hissettiğim için.

Saturday, November 19, 2011

'Akademisyen anne' olmak:




- Ünlü bir profesörün konuşmasına gidip konuşmanın ortasında söylenen ilginç bir şeyi not etmek için çantada kalem ararken, çantandan bir emzik çıkardığını dehşetle farketmek, sonra kimsenin görmemiş olduğunu umarak çantaya geri koymaktır.

- Öğrencilerine örnek olarak bir isim söylemek gerektiğinde ilk aklına gelenin kızının ismi olmasıdır.

- Kaç yıldır gittiğin ve ders çalıştığın kütüphanenin kapısından, üzerinde bebek kusmuğu lekeleri olan siyah bir eşofmanla girmektir.

- Az sonra verecek olduğun dersin notlarını gözden geçirirken kendini bir anda kızının Iphone'daki fotoğraflarına bakarken bulmaktır.

- Öğrenci ödevlerini kontrol ederken bir yandan kızına şarkı söyleyebilmektir.

- Kızının en önemli sosyalleşme etkinliklerinden birinin 'kütüphanede hikaye saati' olmasıdır. (Chicago Halk Kütüphanesi sağolsun)

- Kızını kitaplarla ve oyuncaklarla, güzel müzikler, oyunlar ve sevgiyle dolu, sessiz, sakin ve huzurlu, en önemlisi de hiç bir zaman televizyon izlenmeyen bir evde yetiştirebilmenin haklı gurur ve mutluluğudur.

- Kitaplıkta duran İslam tarihi ve siyaset bilimi kitaplarının yanına 'Dr Seuss' ve 'Eric Carle' imzalı kitapların konuşlanmasıdır :)

- Bebeğinizin dünyanın en iyi üniversitelerinden birinin kampüsünde henüz bir kaç aylıkken fink atabilmesi, yaşlı başlı, ciddi, alanında uzman profesörler tarafından sevilip mıncıklanmasıdır :)



Herşeyin ötesinde- kızıyla birlikte kendi öğrenme ve büyüme isteğinin de ateşlendiğini hissetmek, ondan ilham almak, onun için dünyanın en güzel yazılarını yazmak, onunla birlikte dünyanın en güzel şehirlerine gitmek istemektir.











Kitap: Kızım 3 aylıkken okuduğum ve çok ilginç ve güzel bulduğum, akademisyen annelerin deneyimlerini yer yer komik, yer yer acıklı derecede tanıdık bir dille paylaştıkları 'Mama, PhD' kitabı!


Wednesday, November 16, 2011

Canlar

Canların, okyanus ötesinden gelir.

Kavuşmak, çok güzeldir. Ev bir anda şenlenir. Yemekler yenir, çaylar içilir. Hasret giderilir bol bol. Birlikte geçirilememiş olan onca zamanı telafi etmek istercesine.

'Sayılı gün çabuk geçer' lafı her seferinde tekrar kanıtlanır ama. Ayrılık günü gelir çatar. Gözler nemlenir, boğazlarda yumrular, için burulur. 'Sağlık olsun da tekrar kavuşalım'..'Buna da şükür, çok iyi vakit geçirdik' gibi teselliler dökülür dudaklardan.

Giderler sonra, metal bir kuşa binip.
Okyanus ötesine. O 'yalnız, güzel ve uzak' ülkeye.
Evde, boş odalarda sesleri kalır. Kokuları kalır. İzleri kalır.
Yüreğinde bir burukluk kalır. İçinde bir boşluk. İçinde rüzgarlar eser.

Zordur uzak olmak, canlarından. Dünyada en çok özlediğin iki insandan.

İçinde bir sızı kalır.

Sadece çeken bilir.