Sunday, November 27, 2011

Hugo - Martin Scorsese


Arada bir oluyor böyle filmler, çıkıveriyor karşıma. Tamamen tesadüf eseri giriyorum filme mesela, ama hayran olup çıkıveriyorum. Sanki Martin Scorsese benim kafamın içine bakmış, sevdiğim herşeyi görmüş bir çırpıda: Kitaplar, kütüphaneler, trenler, tren istasyonları, çocukluğun büyüsü, fotoğraf, sinema sanatı, oyuncaklar, saatler ve saat mekanizmaları.... Ve bütün bunları aynı filmin içine koymayı ve beni çok mutlu etmeyi kendine amaç edinmiş!

Fi tarihinde oynadığım enfes Syberia oyunu vardı, bu filmdeki otomaton (automaton) bana onu anımsattı, gülümsetti.

Tek kulağımı tırmalayan şey Paris'te insanların İngilizce konuşuyor olması oldu açıkçası :) Ama Amerika'da tam Şükran günü haftasonu çocuklu aileleri hedef alan bir film, herhalde Fransızca orijinalli ve altyazılı olarak gösterilemezdi.

Bir de,

İyi ki varsın, Ben Kingsley!!

2 comments:

  1. Ben de cok merak ediyordum bu filmi. Hemen gidip goreyim.

    ReplyDelete
  2. bence de git Nurvenur. Insanin icini isitan, sirin bir film :)

    ReplyDelete