Monday, June 25, 2012

Reading Lolita in Tehran


'Tahran'da Lolita'yı Okumak', çok büyük beklentilerle aldığım bir kitaptı. İsmini ve methini çok duymuştum. Ama kitap sandığım gibi çıkmadı, biraz hayalkırıklığına uğrattı beni. İran İslam Cumhuriyeti'nde yaşama dair çok daha fazla detay beklerken ben, çoğunlukla Batı Edebiyatı'nın klasikleri ve yazarları üzerinden yapılan edebiyat incelemeleri ağır basıyordu. Kitap, bana yazarı İngiliz Edebiyatı profesörü Azar Nafisi'nin kendi dünyasının dışında neler olduğuna dair çok da fazla bir fikir vermedi. Sanki biraz fazla 'akademik' düzeyde kalıyor kitap, o gerçekliğin dışına pek çıkamıyor. Gerçek yaşam kesiti olmaktan çok, yazarın kafasındaki İran'ı ve öğrencileriyle olan ilişkilerini, verdiği dersleri, akranlarıyla olan sohbetlerini okuyoruz. Ama kitabın baş kahramanları olan öğrencilerini çok derinden tanıyamıyoruz, karakter gelişimi pek yok ve bu öğrenciler bir isim olmaktan çok da öteye gidemiyor bizi, kişilik özelliklerini göremiyoruz.

Kitabı ister istemez daha önce okuduğum Marjane Satrapi'nin Persepolis adındaki çizgi romanıyla karşılaştırdım, ikisi de İran'da yaşayan kadınlar tarafından yazıldığı ve İran İslam Devrimi'ni anlattığı için. Bence Persepolis o yaşamı, o yaşamın hissettirdiklerini anlatmakta çok daha başarılıydı, 'grafik roman' kategorisinde olmasına rağmen. Bu kitap ise vasatın üzerinde olmasına rağmen beklentilerimi pek karşılayamadı.

Wednesday, June 20, 2012

Dylan Thomas






My tears are like the quiet drift
Of petals from some magic rose;
And all my grief flows from the rift
Of unremembered skies and snows.

I think, that if I touched the earth,
It would crumble;
It is so sad and beautiful,
So tremulously like a dream.

Dylan Thomas

Sunday, June 17, 2012

Babalar Gunu '12








 Babalar Gunu Kutlu olsun.

Sevgi ve sefkat dolu, yavrusunu bagrina basan, ondan sevgisini esirgemeyen, kizina verilebilecek en degerli seyi, vaktini ve emegini veren, ona mutlu, huzurlu bir cocukluk ve akabinde mutlu bir yasam hediye edebilen butun babalarin...

Benim babam gibi..

Kizimin babasi gibi..




Friday, June 15, 2012

Love Song

Uzuuuun zamandir bu kadar guzel bir "cover" dinlememistim. Nasil kadife gibi bir ses, ve derin, duygulu, icten bir yorum.. Dinledikce dinleyesim geliyor.






Adele hayrani oldum galiba ya, itiraf ediyorum.



Wednesday, June 13, 2012

The Book Thief (Kitap hırsızı)







Ölümün ağzından anlatılan ve Yahudi Soykırımı zamanında, Nazi Almanyası'nda geçen bir kitap ne kadar kasvetli ve iç kıyıcı olabilirse o kadar karanlık bir kitap.. Çok değişik bir dille yazılmış olduğundan alışmam biraz uzun sürse de, sonraları daha çok kaptırdım kendimi kitabın karanlık dünyasına.. Klasik bir 'Holocaust' romanı değil, çünkü sadece Yahudilerin (kurbanların) gözünden yazılıp duygu sömürüsü yapılmamış. Kitapta baş kahramanı Liesel Meminger başta olmak üzere bir çok Almanın da yaşadığı ikilemlere, geçim sıkıntısına, vicdan azabına, kızgınlığa, hüzne, isyana şahit oluyoruz. Bu açıdan herhangi bir Yahudi soykırımı filminden ya da kitabından çok daha komplike ve derin bir kitap diyebiliriz. Tabii bu, acıklılık ve insanın boğazına düğüm atma kapasitesi bakımından 'Kemalettin Tuğcu'dan hallice' bir roman olduğu gerçeğini değiştirmiyor bence!! Okurken resmen acı çektim, sonlara doğru iyice helak oldum ve gözlerimden yaşlar boşandı. Kesinlikle kolay hazmedilen, 'light' bir kitap değil.

Kitabın en sevdiğim yönleri arkadaşlığın ve aşkın gücünü ne kadar büyük bir başarıyla gösterdiği, bir de Liesel'ın kitap sevgisinin nasıl başarıyla yansıtıldığı. Çocukluğumu, ilkgençliğimi ve yetişkin hayatımın tümünü kitaplara aşık geçirmiş biri olarak Liesel'da kendimi gördüm diyebilirim. Anılarla geçmişin, olaylarla şimdinin ve hayallerle geleceğin birbiriyle içiçe anlatılması, yani kurgunun örülme şekli de takdire şayandı.

Eğer 'Beni derinden etkileyecek, tarihi bir roman arıyorum' diyorsanız tavsiye ederim. Ama okurken yanınızda bir adet mendil bulundurmayı da unutmayın bence! Kolay bir okuma yolculuğu olmayacak.



Monday, June 11, 2012

Karışık düşünceler

Oturup bir kaç sayfa yazmaya başladım kütüphanede..Ama kafam bin ayrı yere gidiyor. Eşimin dedesini kaybettik dün. Bir toprağın uzerindeyiz, bir altında. Fanilik, ölüm, hayatın geçiciliği ve bu geçiciliği ne çabuk unuttuğumuz konusunda düşüncelerle dolu kafam. Biraz da şu sıralar okumakta olduğum The Book Thief (Kitap Hırsızı) kitabının etkisi olsa gerek. Ölümün ağzından anlatılan bu roman, Holocaust (Yahudi Soykırımı) zamanında geçiyor ve okurken boğazımdan düğümler, içimden kasvet eksik olmadı. Çok ağır bir kitap, yaz mevsimine ve güneşli günlere gore değil hiç, yanlış seçim yapmışım.

İçim ve düşüncelerim karanlık, dışarıda pırıl pırıl parlayan güneşin aksine.. Ne bileyim, bir garip hissediyorum bugün. Radiohead'den Street Spirit'i dinledim. Dün konserde çaldıkları son şarkı. Karanlık düşüncelerimin müziğe dökülmüş hali gibiydi.

 


Friday, June 8, 2012

Çoğunluk







Beklediğimin çok üstünde kalitede, oyunculuklarıyla da göz dolduran, etkileyici bir film Çoğunluk.. Günümüz Türkiye'sine dair yaptığı tespitler, sahnelerin ince düşünülmüş ayrıntıları, arkaplan detayları, hepsi filmin vermek istediği mesajı iyi aktarıyor. 'Çoğunluk' ve 'azınlık' kavramları üzerine, 'Sünni'-'Alevi', 'Türk-Kürt', 'Dindar-Laik', 'Üst sınıf-alt sınıf', 'Beyaz Türk'-'Varoştan gelen', 'Kadın'-'Erkek' gibi kategoriler ve sınıflandırmalar üzerine, Türkiye Cumhuriyeti'nde yaşayan insanların farklı dünyaları üzerine epeyi düşündürüyor film. Ve bence günümüz gerçeklerini çok başarılı şekilde yansıtıyor. Bazı sahneler, insanın yüzüne atılan bir tokat gibi. Komedi unsuru da, trajedi unsurları da çok yerinde kullanılmış, kesinlikle duygu sömürüsüne girmeden, herşey 'olduğu gibi' sunulmuş önümüze. Gayet yalın, açık, net..Bence yeni dönem Türk sineması için çok umut verici bir adım olmuş.




Friday, June 1, 2012

Hoşgeldin Haziran





 2012 yaz başının şarkısı benim için bu enfes şarkı olacak. Dinlemekten bıkmıyorum.

Yılın neredeyse yarısının geçmiş olduğuna inanamıyorum. 

Fotoğraf, 2 hafta önce gidip gördüğümüz muhteşem Niagara Şelaleleri'nden.. Gezilerimi biraz daha çok yazabilsem keşke, ama şimdilik kırmızı kaplı Moleskine'imde duruyor yazılar. İleride çocuklarıma ve (umarım) torunlarıma bırakmak istediğim bir arşiv oluşturuyorum Moleskine defterlerim ve içindeki anılarım, düşüncelerim, seyahat notlarımla.. Gerçek bir kalemi elimde tutup gerçek bir kağıda yazmayı çok seviyorum.

Bol gezili, bol okumalı ve yazmalı, üretken bir yaz olması dileğiyle!