Wednesday, April 27, 2011

Aklıma geldi

Ölüm diye bir şey olmasa, ya da ölüm öyle bir şey olsa ki,:

ben sevdiklerimin hepsine birden sarılsam.. hep birlikte Chagall resimlerindeki gibi kucaklaşmış bir sevgi kümesi halinde mutlulukla gökyüzüne doğru uçsak.. aynı anda..

Böylece sevdiğim hiç kimseden ayrılmak zorunda kalmasam.

The King's Speech

Bu enfes filmle ilgili söyleyeceğim 3 şey var:

1) Geoffrey Rush
2) Geoffrey Rush
3) Geoffrey Rush :)


Friday, April 22, 2011

Anlar - 6

Kuzenimin düğününde, 'kabile' diyebileceğim büyüklükte ailemizle birlikteyiz. Herkes coşuyor, eğleniyor. Onlarla çok seyrek bir arada bulunabildiğim zamanlardan biri olduğu için ben de çok mutluyum. Güzel müzikler, güzel yemekler, güzel sohbetler.. İnsan, sevdikleriyle olunca yaşam enerjisi ne kadar da artıyor. Gurbette olmanın en büyük zorluklarından biri de bu.. Küçükken kocaman bir ailenin içinde büyümüş olan ve etrafımda hep çok sayıda kuzen, hala, dayı, amca..vs olmasına alışmış olan beni, Amerika'ya gelince en çok buradaki yaşamın yanlızlığı ve soğukluğu zorlamıştı..

Çok güzel bir müzik çalmaya başlıyor.. Andrea Bocelli'den Besame Mucho..Kadife gibi sesi içimize işlerken, ayağa kalkıyorum. 'Gençler masası'ndan annemle babamın oturduğu masaya gidiyorum. Yüzümde gülücükler, içimde sevinç, canım babacığımı dansa kaldırıyorum :)

Andrea Bocelli söylüyor, biz babamla dansediyoruz, uzun ve bordo renkli elbisemin etekleri uçuşuyor.. Bir rüyada gibiyim. Ne kadar mutluyum, babamı ne kadar çok seviyorum. İçimdeki sevginin büyüklüğü beni korkutuyor. Yüreğimden taşacak gibi oluyor bazen. Biliyorum ki bir hafta sonra yine ondan ayrılıp okyanus ötesine uçacağım. Bunu bilerek, o anı yakalamaya, güzel bir mücevher gibi elimde tutmaya çalışıyorum. O anı, hep hatırlayacağım, hiç unutmayacağım mutluluk anlarının içine katıyorum.

Eminim ki benim kızım da kendi babasını en az benim babamı sevdiğim kadar sevecek. Ama umarım benim olduğum kadar uzakta olmaz babasından...

Thursday, April 7, 2011

Anlar serisi yazılarım

'Anlar' serime devam etmek, hayatımda beni mutlulukla dolduran bütün güzel anları kayda geçirmek istiyorum..

İnsan hayatı hem çok uzun, hem de çok kısa. Bize kalansa sadece mutlu olduğumuz, bizi yaşama sevinciyle dolduran 'anlar'dan ibaret. Öyle ki, hayatı yaşamaya değer kılan bazen sadece bu anlar oluyor: küçük birer mücevher gibi hafızamızın kadife kaplı kutusunda taşıdığımız, ve mutsuz olup keyfimizin kaçtığı zamanlarda yerinden çıkarıp, parlatıp, ışıldamasını izleyerek tekrar keyiflendiğimiz.. Ve tekrar yerine koyduğumuz.. Asla bozulmayan, eskimeyen, bir elmas gibi ışıl ışıl parlayan, mutluluk dolu anlar.

Benim için önemi olan bu anları okuyucularımla paylaşmaya devam edeceğim.