Tuesday, June 22, 2010

İçten bir 'hoşçakalın'

Son zamanlarda, yani içimize düşen yangınların arttığı, acıların içinde ne düşüneceğimizi, ne diyeceğimizi şaşırdığımız, beylik laflardan öte gidemeyen tepkiler arasında kalakaldığımız bu günlerde, canım hiç de bir şey yazmak istemiyor. İçimden gelerek yazmayacaksam da, hiç yazmamam daha iyi diye düşünüyorum zaten.

Zaten epeyi bir zamandır da blog dünyasından, facebook'tan, insanların kendilerini vitrinlere koyup 'teşhir' ettikleri, nasıl görünmeyi istiyorlarsa öyle görünebildikleri bu dünyalardan da feci derecede sıkılmaya başladım. Özel hayat ne kadar çok ifşa edilirse, ne kadar yatakodası detayına girilirse o kadar çok okuyucu toplayan bloglardan, yazarının gerçeği yansıttığını anlamanın hiç bir yolu olmayan o sahtelik duygusundan tiksindim. Bir ekranın arkasına sığınıp bu dünyaların içinde zaman kaybetmek, artık rahatsız ediyor beni. Reader'ımdaki blogların hepsini bir ödevmişçesine okumaya çalışmaktan, roman / kitap okuma sevgimin, dışarıda gerçek insanlarla ve sevdiklerimle geçirdiğim çok değerli zamanın bazen orada geçirdiğim zaman yüzünden azalmasından bunaldım. Farkettim ki ben gerçek insanlarla, gerçek konuşmalarla çok daha mutlu oluyorum. Arkadaşlarımı çok seviyorum. Bana o kadar çok şey katıyorlar ki.

Bu arada çok sevdiğim ve benim için ayrı yeri olan iki üç blog var. Onları bu konunun dışında tutuyorum ve okumaya devam edeceğim. Kendilerini biliyorlardır, eminim :)

Ayrıca şu anda beni çok daha yakından ilgilendiren kendi mesleğime, makalelerime, araştırmama her zamankinden yoğun olarak odaklanmam gereken bir zamandayım. Benim için asıl önemli olan, kendi mesleğim, ve her türlü hobiden önde, en yukarıda tutmam gereken de yine o. Çünkü akademisyenlik benim hayat meşgalem, en sevdiğim ve üzerinde en çok çalışmam gereken yönü hayatımın. Kafamda öylesine çok proje var ki, 'bir koltuğa iki karpuz sığmaz' misali, ne kadar çok şeyi aynı anda yapmaya çalışırsam o kadar bocalayacağımın farkındayım. Tek bir projeye yoğunlaşmanın ne kadar daha verimli olduğunu biliyorum. İşte bu yüzden blog'umun artık zamanını tükettiğini, bir sonraki adıma geçmem için onu bırakmam gerektiğini düşünüyorum.

Blog'umda yazmaya, kendim için, halka açık bir yerde yazı yazmaya alışabilmek için başlamıştım. Bundan tam 5 sene önce, bir Ağustos gününde doğmuştu. 5 senedir bir çok konu üzerinde yazdım, çizdim. Ve kesinlikle bir kaç istisna dışında hep kendim için, düşüncelerimi kalıcı bir yerlere aktarmak için, yazmayı çok sevdiğim için yazdım. Blog'um kendi kendini tekrarlamaya başlamadan, çok sevdiğim samimiyetini kaybetmeden, güzel bir noktada durmakta, güzel olan her şey gibi bunu da tadında bırakmakta yarar var. Zoraki yazılar yazacağıma hiç yazmamak, daha iyi.

Yazı yazmayı çok seviyorum, yazısız bir hayat düşünemem. Ancak bir süre kendi içime dönmek, kendim için, mesleğim icabı yazmak, yazdıklarımı gözlerden ırak tutmak istiyorum. Eminim herkesin kendini biraz olsun çekmek istediği, sakin dönemler vardır hayatında. Ben de şimdi öyle bir dönemin içine giriyorum. Kafamda yapılacak başka işlere odaklanabildiğim, kendi çalışma tempomu kendim belirlediğim, masamın başında dünyanın geri kalanını unutarak konsantre olmak istediğim bir dönem. Anlayışla karşılayacağınızı biliyorum.

Belki gün olur, bu blog'a geri dönerim. O zamana kadar arşivim ve tüm yazılar burada kalacak, zaten artık onlar sadece benim malım değil, okuyup seven, başkalarıyla paylaşan, yorum yapan okuyucularımın, sizin malınız da oldular aynı zamanda. Bu blog benim için çok değerli, çünkü 5 yıllık hayatımın bir kaydı, bir duygu ve düşünce toplamı, bir kitap oluşturacak kadar yoğun ve çok sayıda yazıyla dolu özeti.

Şimdiye kadar okuyan, tepki veren ya da sessiz kalan, günlük hayatta beğenisini benimle paylaşan, ilgilenen, blog'umu okurken gözyaşı bile dökecek kadar duygulanan :) herkese çok, ama çok teşekkür ediyorum, içtenlikle.

Bir gün yeniden görüşünceye kadar, hoşçakalın..



12 comments:

  1. ben aldığım habere inanılmaz üzüldüm. çünkü bu sizi okuyan takip eden beni çok üzdü. hergün mutlaka uğradığım blogunuz da yeni yazılar görmemek üzecek beni. ama biliyorum ki her zaman insan bir kez geçip gittiği yarım bıraktığı yollara dönüp geriye bakmak ister o yüzden bekliyorum yeni ve değişimle beraber gelen güzel yazılarınızı.

    ReplyDelete
  2. Moonie'cim,

    Tüm düşüncelerine katılıyorum,benim de yazasım gelmiyor artık ve ilk kez blogla ilgilenmemek huzur veriyor beni.Dediğin gibi daha absürd şeyler yazsak daha ilgi çekici bloglarımız olurdu ama o biz değiliz.

    Her yazını merakla okuyan ve seven okurların senin için hep en iyisini dileyecektir.

    Herşey gönlünce olsun,
    Sevgiler,

    ReplyDelete
  3. Cok uzuldum. Okumayi cok sevdigim, kendime cok yakin hissettigim sayfalardi. Ama dediklerine hak veriyorum. Insan bazen kapilarini bir muddet kapatmak, inzivaya cekilmek, baska seylere konsantre olmak, belki de biraz ozlemek, hasret duymak, yenilenmek ister. Ama yazmayi cok sevdigin icin, yeni yazilar, yeni kelimeler biriktirip buraya geri donecegine inaniyorum ben. Sevgiler pek cok,

    ReplyDelete
  4. Kendime en yakin hissettigim bloggerdin Moonie. Tum denemelerin tum paylasimlarin yalniz benim icin degil cogu kisi icin ilham verici, yol gosterici oldu. Seni "Neden Doktora yapiyorum" yazinla kendime cok yakin hissetmistim, o gunden beri de en siki takipcilerin arasindaydim. Seni tanimak cok guzeldi. Bahsettigin sebeplerde de o kadar haklisin ki dur gitme demek olmaz. Umarim birgun yazma ve bizle paylasma istegin tekrar cosar da sana kavusuruz.
    Sevgiler...

    ReplyDelete
  5. vildan7:05 AM

    yazmaya devam etmenizi isterdim...

    ReplyDelete
  6. Anonymous9:24 AM

    Düzenli olarak takip ettiğim ilk blogerdin sen :) Sonra diğerleri yavaş yavaş... Yarım kalmasına üzüldüm bir yandan sevindim çünkü bahsetmiş olduğun nedenlerden dolayı haklısın. Ben daha 1 hafta oldu iş yerinden ayrılalı şimdiden okuyacağım bölüm için hazırlık yapmaya başladım 2 tane roman bitirdim ve bir kaç şey daha... İnternet ortamından uzak kalmak gerçekten iyi geliyor bazen :) Seni özleyeceğim (Özleyeceğiz) :)

    Hoşça Kal!

    Pluie

    ReplyDelete
  7. Nilgün8:45 AM

    Nitelikli, içi dolu yazılarınızı arayacağım,yine yazarsınız umarım bir gün .Hiç bozulmamanız dileğiyle ,sevgiler... Nilgün

    ReplyDelete
  8. Sahtelik yönlendiriyor birçok şeyi ve bir süre sonra insanda heves bırakmıyorlar. Özleyeceğim yazdıklarını ve içtenliğini...

    Sevgiler.

    ReplyDelete
  9. Anonymous11:08 AM

    "Ic"ine donmek :) Annelik "ic"gudusu olsa gerek :)

    ReplyDelete
  10. Sessiz okuyucun olan ben cok uzgunum, insaalh yeniden yazman umidiyle.

    ReplyDelete
  11. harika bir roger ebrt yazısı sayesinde daha bu sabah buldum bu blogu. "ne kadar güzelmiş" dedim, ki bu blog "yığını" içinde gittikçe az söylemeye başlıyorum bunu. tam da başka neler yazdığına bakarken bu vedayı gördüm, gerçekten üzüldüm.

    yazıyla bu kadar derin bir ilişki içinde olan birisinin kolay kolay kopamayacağını düşünürüm, bu yüzden sanırım arada dönüp dönüp bakacağım buraya. bir umut :)

    ReplyDelete
  12. Anonymous9:00 AM

    Anne olmanızı içtenlikle kutluyorum, bebeğinizle beraber mutlu sağlıklı bir ömür dilerim size ve eşinize...Nilgün

    ReplyDelete