Yıllar önce, serin bir Ramazan gecesi.. Sanırım 16-17 yaşlarındayım. Ramazan hep kışın olurdu ya ben okula giderken.. Zaten okullu olduğumuzdan oruç tutmaya izin yoktu. Ama yine de annemlerle kalkmayı çok severdim sabahın o erken saatinde.
Kadıköy'deki evimizdeyiz.. Sabaha karşı, bazı evlerin pencerelerinde ışıklar yanıyor. Pencereyi açıp şöyle bir kokluyorum, evet, dışarıda kış kokusu var. Kömür ve simsiyah gecenin karışımı olan o güzel koku. Karanlık sokağa bakarak doyasıya içime çekiyorum.
Pencereyi kapatıyorum. Yumuşacık yastığıma sırtımı dayıyorum. Masa lambamın yumuşak sarı ışığında, annemin yaptığı patatesli böreğin tadı hala damağımda, Sait Faik okuyorum. Galiba 'Semaver' adındaki enfes hikayesini..
Mutluluk bu olmalı, diye düşünüyorum. Mutluluk, rahat yatağında, lambanın ışığında, annenin yaptığı patatesli böreğin tadı hala damağındayken Sait Faik hikayeleri okumaktır.
No comments:
Post a Comment