İngilizce'nin Türkçe'ni istila etmesine izin verme. Aklına ilk gelen İngilizce kelimeyi hemen söyleyiverme. Türkçe karşılığını düşün, bul, öyle konuş. Herşeyden önce çocukların için. Onlara iyi bir örnek olmak için. Türkçe'yle olan bağını asla koparma, Türkçe oku ve yaz.
Türkçe'ni koru!!!
Monday, March 31, 2014
Tuesday, March 18, 2014
Portakal
Kalın kabuğu bıçağın keskin yanına biraz dayanıp sonra boyun eğiverip ayrılan portakal. Açınca içinden etrafa yayılan turunçgil buharı. Az sonra dilime değecek serinliğin habercisi gibi tatlı, güzel portakal kokusu. Beni çocukluğuma götüren, televizyon önünde ailece oturup meyve yediğimiz kış akşamlarını anımsatan.. Babam soyup uzatırdı portakal dilimlerini, her birinin içinde baba sevgisi saklıydı, o zaman daha mı tatlı gelirdi ne.. Çocukluğumun o masal gibi kış akşamlarında, bir yanımda annem, bir yanımda babam, az ötede yerde kardeşim otururken, portakal kokulu bir huzur sarardı hepimizi. Kabuklarından kesip harfler yapardı annem. Kelimeler oluştururdum onlarla. Portakal kokulu kelimeler.
Ne çok severim portakalı, ne kadar güzel bir meyvedir. Gösterişsiz, sade, ama yuvarlacık bedeninin içinde müthiş bir ferahlığı taşıyan, serinliği müjdeleyen, harika meyve. Yıllar sonra doğduğum şehirden çok uzak, başka bir şehirde, yine soğuk bir kış akşamında kokusuyla beni saran, o masal gibi akşamları bana geri getiren, hediye eden efsunlu meyve.
Saturday, March 8, 2014
Gravity - Alfonso Cuarón
Gerçekten muhteşem görsel güzellikte, hayalkırıklığına uğratmayan bir film.. Alfonso Cuarón'un yönetmen olarak beğenmediğim çok az filmi var zaten. Sanki Kubrick'in 2001'inden ilham almış, etkileyici bir 'uzay hikayesi'. Çok muhteşem oyunculuklar filan aramak yersiz, zaten Sandra Bullock da George Clooney de her zamanki hallerinde, çok çaba filan sarfetmelerine gerek olmayan rollerdeler. Bu yüzden oyunculukların Oscar almamasına şaşırmadım. Filmin asıl başarısı görselliği ve müzikleri kullanımında, insanı kendi dünyasından, küçük mutluluk ve endişelerinden biraz olsun çıkarmayı başaran havasında. Atmosferi (ya da atmosfer dışını mı deseydim, haha) çok iyi vermiş yönetmen. Bazen astronotların gözünden gördüğümüz o simsiyah, derin, korkunç uzay boşluğunun insanın içine verdiği ıssızlık duygusunu da. En son bu duyguyu şu dünya rekoru kıran Felix Baumgartner'in uzaydan dünyaya atlayışını izlediğimde hissetmiştim. Tabii o bir film değil gerçek bir video olduğu için beni ayrı etkilemişti. Bazı klasik Hollywoodvari sahnelerine rağmen Gravity'i gerçekten çok sevdim. Keşke sinemada izleseymişim diye de düşündüm.
Dünyamıza biraz dışından bakınca bile herşey ne kadar küçük, önemsiz, geçici görünüyor.. Guinness rekorlar kitabına 'uzay atlayışı' ile giren Felix Baumgartner'in dediği gibi: 'Sometimes you have to be up really high to understand how small you are.' (Bazen, ne kadar küçük olduğunuzu anlamak için, çok yüksekte olmanız gerekir).
Etiketler:
sinema
Monday, March 3, 2014
Capote (2005)
En son The Master'da izleyip tekrar hayran kaldığım, en sevdiğim oyunculardan biri olan ve benim için sinema dünyasında ayrı bir yeri olan Philip Seymour Hoffman'ı kaybettik geçen ay.. Ben de ne zamandır izlemek istediğim ve bir türlü fırsat bulup izleyemediğim bu filmi, bebeğim doğduğundan beri ilk defa oturup izleyebildim.
Sadece Philip Seymour Hoffman'ın muhteşem oyunculuğu için bile izlemeye değer bir filmmiş.. Benim gibi bir edebiyatsever için ise elzemmiş izlemek. Truman Capote ve Harper Lee gibi Amerikan yazarlarının gündelik hayatlarını görmek, onları daha yakından tanımak çok güzeldi. Truman Capote'nin yazdığı son roman olan 'In Cold Blood'ın yazılış sürecini gözlemlemek, bu kitabın neden yazarın son kitabı olduğunu anlamak da.. Yazarın katillerle olan ilişkisi, onların hikayesini kullanıp 'non-fiction novel' (kurgusal olmayan roman) diye yepyeni bir edebiyat janrı türetmesi, ve daha sonrasında onları adeta kullanıp başından atması, insan psikolojisinin ve ruhunun karanlık yüzüne bir bakıştı adeta..
Filmi izledikten sonra bir de 'In Cold Blood'u mutlaka okunacaklar listesine ekledim.
Elveda Philip Seymour Hoffmann.. Bundan sonra seni çok da uzun olmayan ömrüne sığdırdığın muhteşem performanslarla, rol yeteneğinle anımsayacak ve anacağız..
Subscribe to:
Posts (Atom)