Friday, March 24, 2017
Ama ben hep sabahı sevdim...
Ama ben hep sabahı sevdim.
Taptaze, yeni, umut dolu sabahı.
Küçüklüğümün sabahlarını. Ergenliğimin, gençliğimin, yetişkinliğimin sabahlarını.
Ne güzel bir sözcüktür 'Sabah'. Sanki söylerken hafiften bir rüzgar esiyor. Güneş ilk ışıklarıyla yüzüme dokunuyor. Yeni bir günün heyecanı, bütün olasılıklarıyla, bütün varlığıyla içimde kıpraşıyor.
Çocukluğumun sabahlarında, babam müthiş bir enerjiyle odamıza dalar,
'Okul vakti yaklaştı
Bütün lambalar söndü
Her taraf güne döndü'
diye çok güzel bir şarkı söylerdi. Perdeleri açar, bizi öperek uyandırır, kahvaltıyı hazırlamaya içeri giderdi.
Amerikalıların bir tabiri var, 'Sabah insanı' diye.
Babam gibi ben de oldum olası 'sabah insanı' oldum. Ailenin sabah mızmızları, kardeşim ve annemdir. Yüzlerinden düşen bin parça olurdu sabahları. Konuşmak istemezler, içlerine çekilirlerdi. Sorularımıza kısa homurtularla cevap verirlerdi!
Biz babamla cıvıl cıvıl kahvaltı eder, güne başlamak için sabırsızlanırdık.
Kahvaltının en sevdiğim öğün olması da bundandır.
Yazdığım bütün makeleleri sabahın çok erken saatlerinde, henüz güneş dahi doğmamışken yazıp bitirebilmem bundandır.
Sabahları bir şey yememiş, çay/kahve bile içmemiş olsam gülümseyebilmem bundandır.
Şu hayatta ne yaşarsak yaşayalım, her gecenin sonunda güneşin mutlaka doğacağını bilmenin gücüne duyduğum itimat bundandır.
Sabahlar olmasa, yaşayabilir miydim acaba?
Bir sabahı daha gördüm. 24 Mart Cuma, enfes bir bahar sabahı. Tatlı bir meltem esiyor. Güneşin eğik ışıkları çıplak ağaç dallarına dokunup onları ısıtıyor.
Yeni bir güne, çalışmaya, üretmeye, öğrenmeye, öğretmeye hazırım.
Şükürler olsun.
Subscribe to:
Post Comments (Atom)
No comments:
Post a Comment