Saturday, September 1, 2007
İskenderiye
'Bunu çoktan bekliyormuş gibi, bir yiğit gibi,
veda et, giden iskenderiye'ye,
hele, kendini kandırıp geçirme içinden
yalnızca bir düştü bu, belki yanlış işittim, diye
alçalma böyle boş umutlar içinde.
bunu çoktan bekliyormuş gibi, bir yiğit gibi,
böyle bir kente yaraşan sana yakışırcasına;
yaklaş pencereye kararlı adımlarla,
ve dinle heyecanla, bir korkağın
yalvarıp yakarışlarıyla değil,
son kez için titreyerek dinle o sesleri,
...
sonra veda et yitirdiğin İskenderiye'ye..'
Konstantinos Kavafis
2340 yıl önce Büyük İskender’in kurduğu bu şehre girerken bu şehirde yaşamış ve bu şehri çok sevmiş olan Yunanlı şair Kavafis’in bu mısraları geçiyor aklımdan.. Bir zamanlar dünyanın 7 harikasından birine, Büyük İskenderiye Feneri’ne (Pharos) ev sahipliği yapmış olan bu şehir içinde keşfedilecek bir çok hazine taşıyor. Greko-Helen uygarlığının büyük Mısır Uygarlığı’yla buluştuğu bu şehir, medeniyetlerin çatışmaya gerek kalmadan birleşebileceğini ve birbirine uyum sağlayabileceğinin bir kanıtı gibi.. İskender’in zamanında bu şehrin nasıl görünmüş olabileceğini hayal etmeye çalışıyorum.. Geçmişe yolculuk yapmak, o zamanları görebilmek, yaşayabilmek istiyorum.
İskenderiye’nin başrol oyuncusu Akdeniz.. Usul usul yanaşan, koynunuza sokulan sevimli bir kedicik gibi İskenderiye koyunun içine sokulmuş, güneşin altında parıldıyor.. Korniş boyunca sıralanan palmiye ağaçları bize merhaba der gibi. Şehre geldiğinizde ilk farkettiğiniz şey insanın başını döndürecek ferahlıkta ve tazelikte bir deniz kokusu, Akdeniz üzerinden gelen.. Bütün sahil kentlerini çok sevdiğim gibi, İskenderiye’ye de hemen oracıkta aşık oluyorum. Denizin büyüsü gibisi yok, denizin kokusu, denizin rengi, dalgaların sesi, yosun kokusuna karışan sıcak kumların kokusu..Kayalara çarpan dalgaların köpükleri, sahil kenarındaki balıkçılar, kaldırımda salına salına yürüyen kedicikler, iskelede balık tutan insanlar, altları yosun tutmuş, boyaları dökülmüş kayıklar, ağlar, martılar.. Denizle ilgili herşey o kadar büyülü, o kadar güzel ki.. Denize kıyısı olmayan kentlerde neden bir şeyin hep eksik olduğunu anlıyorum sonunda.
İskenderiye’ye gidince gidilmesi, görülmesi gereken yerler:
Büyük İskenderiye Kütüphanesi:
Qaitbey Kalesi
Azza dondurmacısı
Korniş/Sahilyolu
Ertesi sabah erkenden kalkıp sahile atıyoruz kendimizi.. Sabahın erken saatlerinde sahilde olmak kadar sevdiğim çok az şey var hayatta.. Sabahın erken saatlerinde, güneş henüz tenimi cayır cayır yakmıyor, sadece tatlı tatlı ısıtıyorken, deniz Yaşar Kemal’in romanlarındaki gibi henüz apak, dümdüzken, dünya daha uyanmamış ve kargaşa başlamamışken, sahilin tenhalığı ve huzuru gibisi yok.. Ayaklarımı okşayan dalgaların içinde, yumuşacık kumları hissederek sahil boyunca yürümek.. Mutluluk bu olsa gerek! Ciğerlerimde denizin havası, yüzümde yaz güneşinin ışığı, ayaklarımın altında ipeksi kumlar.. Kulağımda Morcheeba’nın güzel şarkısı ‘The Sea’ (Deniz)..
‘Endişeler kayboluyor
Rüyamın içinde..
Ruhumu orada bıraktım
Denizin kıyısında
Orada kontrolü kaybettim
Özgürce yaşarken..
Balıkçı tekneleri sahilin yakınından geçiyor
……
Güneş parlıyor, ufuk açık
Sadece sen ve ben, iskele boyunca yürüyen..
Serin bir meltem akıyor üzerimizden..
……
Kalmayı çok isterdim
Şehir beni eve geri çağırıyor
Daha fazla kargaşa, telaş ve yalanlar..
Ruhumu orada bıraktım
Orada, denizin kıyısında..
Morcheeba - Deniz
Ruhumun bir parçasını İskenderiye’de, Akdeniz’in kıyısında bıraktım ben de..
Subscribe to:
Post Comments (Atom)
Harika, bana orada oldugumu hissettirdin.. :)
ReplyDelete:) Canim benim cok sevindim begendigine
ReplyDeleteAkdeniz'in dokunduğu her yer başka bir güzel oluyor gerçekten.
ReplyDelete"Ruhumu orada bıraktım
Orada, denizin kıyısında"
Ben de dönerken hep böyle hissederim eksik kalmışım gibi.
�ok g�zeeellll. yerinizde olmay� �ok isterdim , o co�rafyay� sizin gibi kendi kelimelerimle anlatmay� ve ya�atmay�...�ok �ansl� oldu�unuz d�n�yorum.bence de do�u ke�fedilemli ge� kal�nmadan .sizinle sohbet etmeyi �ok isterdim .bana vakit ay�r�m�yd�n�z???
ReplyDeleteBen de sizin gibi Kavafis'in izinden Şehir'e koştum ve burada anlattım:
ReplyDeletehttp://gezginmarti.blogspot.com