Sunday, February 3, 2008
Yazıyorum, öyleyse varım
Hayatta beni en çok mutlu eden ve heyecanlandıran durumlardan birini özetliyor bu resim. Güzel, boş bir defter, güzel bir kalem, aydınlık bir masa ve kafamda bir dolu düşünce..
Bazen, oturup yazasım yokken bile kendimi zorlayıp bir şeyler yazarım. Sadece beynimdeki karmakarışık düşünceleri bir düzene sokabilmek için, sesli düşünebilmek, kendimi rahatlatabilmek için. Arada duraklar, suyumdan bir yudum daha alır, yavaş ve rahat bir tempoda, sanki örgü örermiş gibi yavaş yavaş yazarım. Kontrol bendedir ve kendime güvenerek yazarım.
Bazense, öylesine otururken gelir, yazı bulur beni. Bir anda çarpar bana, allak bullak olurum. Ellerim klavyeye yaklaşır ve aceleci, telaşlı hareketlerle yazmaya başlarım. Bana vuran yazı öylesine büyük bir hızla dökülür ki parmaklarımdan, yazma hızıma kendim de şaşarım. Hiç bir düzeltme yapmadan, geriye dönüp yazdıklarımı okumadan, adeta kusar gibi yazarım. Böyle zamanlarda ben yazıyı yazıyormuşum gibi değil de, sanki yazı kendini yazdırmak için beni kendine aracı seçmiş gibi gelir.
Genelde, ikinci türden olan yazılarım çok daha vurucu, çok daha derin, ve insan ruhuna çok daha yakından bakabilen yazılar olurlar. Daha rahat bir şekilde yazdıklarım ise günlük hayata dair sıradan gözlemler, açıklamalar, başkalarına yardımcı olabilecek tavsiyeler şeklinde ortaya çıkar.
Ne yazarsam yazayım, yazmanın kendisi beni çok mutlu ediyor. Günlük hayatta bir şeyi yaşarken, birisiyle konuşurken aklımda birden yeni bir yazıya dair fikirlerin oluşmasını, o yazıyı nasıl yazacağımı hayal etmeyi çok seviyorum. Yazı yazmadığım bir hayat düşünemiyorum.
Subscribe to:
Post Comments (Atom)
No comments:
Post a Comment