Sunday, September 25, 2011
Savages
Ne zamandır böyle içime dokunan, güzel bir 'indie' film izlememiştim. Çok bilinmeyen ama bence gerçekten hakettiği üne kavuşamamış, hoş bir film. Philip Seymour Hoffman'ı zaten Manolya'dan biliyor tanıyor ve çok seviyorduk. Bu filmde de oyunculuğunu konuşturmuş.
Film, 'kara komedi'nin çok güzel bir örneği. Bir sahnede ağlamaya yaklaşıyorsanız bir sonrakinde kahkahalar atabiliyorsunuz. Yaşlı babaları demans (bunama) ile teşhis edilince gidip onu yaşadığı yerden almak ve bir 'huzurevi' (nursing home)'a koymak zorunda kalan bir abi ve kızkardeşin maceraları. Ne babanın bildik, klasik bir baba, ne de kızı ve oğlunun 'normal' insanlar olduğunu söyleyebiliriz aslında. Hepsi eksantrik, değişik tipler. Filmde de zaten komik ve aynı zamanda düşündürücü diyaloglarla bunu görüyorsunuz.
Herkesin farkında olduğu ama hiç kimsenin aklına getirmek istemediği iki gerçek üzerine düşündürüyor insanı film: Yaşlılık ve ölüm. Bu yüzden biraz depresif bir film diyebiliriz aslında, ama depresifliğin içine bunların hepsinin hayata dair, normal şeyler olduğu, herkesin bu yollardan geçtiği gerçeği de çok güzel yedirilmiş. Çoğumuz, eğer kaderimizde varsa, yaşlanacağız. Hepimiz ölümü tadacağız. İnsandan insana değişen şeyler ise insanların bu zor zamanlarda nasıl davrandığı, kardeşlerin birbiriyle olan ilişkilerinin nasıl değiştiği ve bu zor yükü birlikte nasıl sırtlandıkları.
Yaşlılığımın nasıl geçeceğini bilemesem de, evlatlarıma yük olmak istemem. Allah herkese mutlulukla ve huzurla yaşlanmayı, vicdanı ve içi rahat, onurlu bir yaşam sürmüş olduğunun bilincinde, kimseye muhtaç olmadan, sevdikleri etrafındayken, yüzünde bir gülümseme ile canını teslim edebilmeyi nasip etsin.
Subscribe to:
Post Comments (Atom)
No comments:
Post a Comment