Saturday, March 9, 2013
Cloud Atlas - David Mitchell
“What wouldn't I give now for a never-changing map of the ever-constant ineffable? To possess, as it were, an atlas of clouds.” - David Mitchell
Filmini izlediğimde kafam çok karışmıştı. Kitabı ise filmi fersah fersah geride bırakacak güzellikte. Benzersiz kurgusu, elle tutulabilecek kadar gerçek karakterleri, eşsiz anlatımı kitabı benim gözümde 'bir başyapıt' yapıyor. Geçmişten geleceğe doğru giden 6 hikaye, 1-2-3-4-5-6-5-4-3-2-1 şeklinde yerleştirilmiş romana. Bu kurgusal düzen, kitabı bir an önce okuyup bitirmeyi gerektiriyor, hikayeleri unutmaya başlayabiliyorsunuz çünkü. Ama her bir hikaye o kadar güzel, insanlığın ortak kaderiyle öylesine iç içe ki, zaten kitap akıp gidiyor özellikle ikinci yarısında.
Özellikle ilk başlarda inanılmaz zor olan İngilizcesi bile beni engelleyemedi ve sürekli sözlüğe bakarak da olsa okudum, kapılıp gittim kitaba. 'Bulut Atlası' fikri ve geçmiş ve geleceğin, yaşamış, halihazırda yaşayan ve yaşayacak olan bütün insanların kaderlerinin birbirine bağlı olma fikri çok güzeldi. Kapitalist sistem eleştirisi, distopik gelecekte Sonmi-451'in hikayesi, insanlığın geleceğine ilişkin çok gerçekçi (ve maalesef üzücü) öngörüler içeriyor. İnsanın hiç bitmeyen hırsının ve açgözlülüğün, bizi dönüp dolaşıp hep aynı yere getirmesi, hep aynı daireyi çizmemiz, aynı şeyler uğruna savaşmamız, düşman olmamız gibi..
6 hikayeden en ama en çok sevdiğim Robert Frobisher'ninkiydi. 'Correspondence', yani mektupla iletişim şeklinde aktarılan hikayeleri çok sevdiğimden belki.. Belki müziğin büyüsü kendi hayatımda beni de esir aldığından.. Belki de hüznünden.. Frobisher ve Sixsmith yazışmaları benim için kitabın en okunası bölümleriydi.
Ama en az Frobisher kadar sevdiğim, bir o kadar da güldüğüm ve empati kurduğum bir karakter daha var.. Timothy Cavendish! Bu kadar mı gerçek bir karakter olur, böylesine sıcak, böylesine içten, İngiliz beyefendisi, yaşlılığın dışlanmışlığını ve kaderine boyun eğmeyi reddeden, enfes bir karakter!! Bazı karakterler bizim için gerçekten yaşayan insanlardan daha 'gerçek'tir ya hani, benim için de Timothy Cavendish öyle bir karakterdi.
Türkçe'ye nasıl çevrilir bu kitap, bilmiyorum.. Dili öylesine eşsiz ve İngilizceyi kullanımı öylesine ustaca ki, çeviri çok büyük bir fiyasko olabilir.. Çevirmenin İngilizceyi çok, ama çok iyi biliyor olması lazım bence. 'Her babayiğidin harcı değil' derler ya, tam öyle işte.
Anadilinde okunması gereken bir roman. Gerçekten derin, duyarlı, müthiş bir zekanın ürünü, ince ince bir nakış gibi dokunmuş, özenle kurgulanmış, unutulmaz bir roman.
Subscribe to:
Post Comments (Atom)
No comments:
Post a Comment