Monday, April 15, 2013
İki şehrin hikayesi - Charles Dickens
'Zamanların en iyisiydi, zamanların en kötüsüydü..' diye başlayan, bizi 18. yüzyıla götüren, anlatımı ve karakter gelişimi harika olan bu romanı, çok eskiden 14-15 yaşlarındayken Türkçe olarak okumuştum. Bunca yıl sonra Chicago Türk Edebiyat Kulübü'müzle birlikte bir de İngilizcesinden okudum. Dickens'ın dili, anlatımı gerçekten yazıldığı dilde okumayı gerektiriyor. Muhteşem bir 'canlandırma gücü' var, onun yarattığı sisli, puslu Londra sokakları, kana bulanmış Paris sokakları gözümüzün önünde sanki oradaymışız gibi canlanıyor. Karakterler ete kemiğe bürünüyor, yıllardır tanıdığımız insanlarmışçasına.. Yıllar sonra okunduğunda içinde nice hazineler bulunacak, hayran kalınacak bir roman. Dickens'ın gücü, bizi Fransız İhtilali'nin tam ortasına götürüp bırakabilmesi, kalabalığın, güruhun öfkesini, gücünü hissettirebilmesi.. Roman karakterlerine aşık edebilmesi, onlarla birlikte bizi güldürüp, ağlatabilmesi. Yıllar sonra tekrar okuyabildiğim için mutluyum.
Subscribe to:
Post Comments (Atom)
Biz ortaokulda bunun bayagi sadelestirilmis versiyonunu okumustuk herhalde. Cliff Notes'a baka baka okudum resmen. :)
ReplyDeletehehehe ben türkçesinden okuduğum için bana da daha kolay gelmişti ik seferinde.
ReplyDelete