Monday, May 5, 2014

Beyaz Kale


'Geceleri vaktimizin çoğunu beklemekle geçirirdik, rüzgarın ya da karın dinmesini bekliyorduk, geç vakit bozacının son defa geçmesini, sobaya odun atmak için ateşin küllenmesini bekliyorduk. Haliç'in karşı kıyısındaki son titrek lambanın sönmesini ve bir türlü gelmeyen uykumuzun gelmesini ve sabah ezanını bekliyorduk.' - Orhan Pamuk, Beyaz Kale

Orhan Pamuk okurken İstanbul'u deli gibi özlüyorum. Kardeşimi, çocukluğumu, anne babamı, herşeyi ve herkesi çok, çok özlüyorum :( Yıllar önce üniversitemde bir ders için okuduğum bu güzel Pamuk romanını tekrar okurken bunu yeniden hatırladım. İstanbul'un tarihi dokusunu, yaşamları, sokakları, hüznünü çok güzel betimliyor Pamuk. Hele de bu arkaplan, bir Doğu-Batı birleşmesi, iki insanın derin iletişimi ve sonunda birbirlerine dönüşmesiyle birleşince ortaya enfes bir öykü çıkıyor. Bir solukta okunan, insanda derin izler bırakan, klasik bir Pamuk romanı. İşte bu yüzden eski romanlarını yenilerinden daha çok seviyorum. Çünkü bu 80ler ve 90larda yazdığı romanlarında, Pamuk'un eşsiz üslubunun en çok ortaya çıktığını düşünüyorum. 

Chicago Türk Edebiyat Kulübümüz bu ayın okuması olarak iyi ki bu güzel romanı seçmiş ve ben de iyi ki yıllar sonra bu güzel hikayeyi tekrar anımsamışım.. Perşembe günkü buluşmamızda bu hikayeyi konuşup tartışmayı iple çekiyorum.









No comments:

Post a Comment