Tuesday, November 18, 2014

Edip gecesi


'Biliyorsunuz ya bir ağrısı vardır gitmenin
Nereye, ama nereye olursa gitmenin
Hüzünle karışık bir ağrısı' 

Edip Cansever


Ne mi yapıyorum? Nefes alıp, nefes veriyorum. İçimde bir yükseltilmişlik hissi, midemde hüzünle karışık ağrı. Çay koyuyorum, içimdeki kuşlar bedenimin duvarlarına çarparken. Çayı yudumluyorum, içimdeki bulantı, midemden yükselirken. Çocuklarımın sarı tüylü başlarını okşuyorum. Pencereden giren günışığı kamaştırıyor gözlerimi, kısıyorum acıyla. İçimdeki rüzgarlar, ruhumun bütük kovuklarına, bütün kuytu köşelerine üflüyor soğuğu. Ürperiyorum. Günün saatleri, ağır bir gülle gibi sürükleniyor, bağlı ayakbileklerime. Ayaklarımın altındaki zemini hissediyorum. Üşüyorum. Nereye kadar yürür karanlıklar? Kaçımız sayar saatleri, ilerleyişini zamanın, kaçımız alır böylesine derin, acılı, masmavi nefesleri? Ne mi yapıyorum? Yaşıyorum, günleri içimde çakıltaşları gibi biriktirerek. Dolanıyorum odalarda, günbegün, duvarlar arasında, aynalardan kaçarak. Kısıyor gözlerimi, kış güneşinin puslu halesine dikiyorum gözbebeklerimi. Ağzımda sebebini bilmediğim o buruk zeytin tadı. 

Ne mi yapıyorum? Yaşıyorum. 

İçimde derin bir kuyu gibi, bilinmez bir karanlık. Gitmelerin gölgesi düşüyor yüreğimin üstüne. Gitmelerin, o hüzünle karışık ağrısı.

Çocuklarımın minik burunlarını öpüyorum. Kalkıp bir çay koyuyorum.

    
'Oysa ben düz insan, bazı insan, karanlık insan
Ve geçilmiyor ki benim
Duvarlar, evler, sokaklar gibi yapılmışlığımdan.'

- EC




No comments:

Post a Comment