Friday, December 12, 2014

Mezuniyet - Bir son, bir başlangıç



Dünya üzerinde en çok sevdiğim insanlar (bir tek oğlum, o çok minik olduğu için evde, bir de kardeşim, okyanuslar ötesinde, iki adaş, bir onlar eksik), büyük bir katedralin içinde oturmuş beni bekliyor. Sevdiklerini bekleyen yüzlerce insanın arasında. Kalbim güm güm atıyor. Hani o çok önemli, o en mutlu günlerimizde, yaşam bir rüya dokusu kazanır ya.. İşte öyle. Herşey gerçeküstü, bir rüyanın içinde uçuyor gibiyim. Salonda herkes sıralanmış, numarasına göre. Tatlı bir heyecan herkeste.

Birden anons yapılıyor. Yürümeye başlıyoruz. Dışarıya çıkıyor, katedrale doğru yürüyoruz. Serin, ama yağışsız bir Aralık günü. Aralık ayı, hem doğduğum, hem eşimin doğduğu, hem tanıştığımız, hem de oğlumuzun doğduğu ay. Uğurlu ayımız. Bu rüya gibi günün de Aralık ayına denk gelmesi ne büyük, ne güzel bir tesadüf diye geçiriyorum içimden.. Yoksa tesadüf diye bir şey yok mudur hayatta?

Etrafımızda bir polis kordonu, sokağın karşısına geçip binaya giriyoruz. Tam yanımızda gayda çalan, iskoç etekli, tulum ve davullarla çok güzel bir müzik yapan bir grup müzisyen bize eşlik ediyor. Kapıdan giriyoruz. İçeride güzel bir org müziği çalıyor. Yerlerimize doğru yürürken herkes ayağa kalkmış kalabalık içinde kendi sevdiklerini, anne babasını arıyor gözleriyle. Biraz yürüdükten sonra sevdiklerimi görüyorum sol tarafta, heyecan içinde el sallıyorum onlara. Gözlerindeki gurur ve mutluluk beni daha da yukarılara çıkartıyor, artık bulutların üzerinde uçar gibi yürüyorum.

Yerimize oturuyoruz, tören başlıyor. Rektör ve mezuniyet konuşmasını yapan bilimadamı profesörün konuşmalarından sonra, diplomalar verilmeye başlanıyor. Bizim fakülteye geldiğinde sıra, sahnenin yanındaki perdelerin arkasına geçiyor, oradan sahnenin arkasına yürüyoruz. Ve işte sıra bize geliyor! Işıklar parlak, sahnede rektör, profesörler, dekanlar.. Ve benim ismim okunuyor.. Geleneklere yüz yıldan fazladır uyan üniversitem, töreninde de çok geleneksel. Sırtımıza bir asa ile dokunan profesör bize ileri adım atabileceğimizi söyledikten sonra, rektörün elini sıkıyorum, 'Tebrikler' diyor bana ve diplomamı alıyorum. Dönüp kalabalık içinde beni izlediğini bildiğim aileme doğru bir gülücük atıyorum, elimde bunca senenin emeğinin meyvesi olan bu belgeyle. Bunca emek, bunca uykusuz gece, bunca gözyaşı, bunca çaba.. Hayatta herşeyin bir bedeli var, ve hiç bir şey kolay elde edilmiyor. Ve bugün ben, çok şükür ki emeğinin meyvesini alabilmiş olmanın gurur ve mutluluğu içinde uçuyor gibiyim.

Yine uçar gibi adımlarla iniyorum sahneden, yerime dönüp oturuyorum. Törenin geri kalanında da hem koronun söylediği şarkılar, hem de okulunu bitirmiş olanların, mezunların sevinci birbirine karışıyor. Tören bitince yine müzik eşliğinde kalkıp kapıya doğru yürüyoruz.

Dışarı çıkınca, yüzüme çarpan serin Aralık havası, elimde diplomam, içimde bir coşku, bir mutluluk. Katedralin önündeki merdivenlerden iniyorum. Uçuyorum demek daha doğru olur, ayaklarım yerden kesildi kesilecek! Gayda müziği tekrar başlıyor. Bir süre bekledikten sonra içeriden çıkan kalabalıktan ayrılıp bana doğru gelen annemi görüyorum. Bir anda gözlerimden yaşlar boşanıyor. Senelerce biriktirdiğim bütün duygular gözlerimden sel olup mutluluk gözyaşları halinde akıyor. Anneme sarılıyorum sımsıkı, mis kokusunu içime çekiyorum. Şükrediyorum Allah'a, bana en sevdiklerimle birlikte bu güzel günü görmeyi nasip ettiği için.

Bugün hem bir yolun sonu, hem de başka bir yolun başlangıcı. Gözlerimde yaşlar, ıslak gözbebeklerimle gülümsüyorum kameralara. Hayatımın en güzel günlerinden biri.

Bugünü, bu anı, bu mutluluğu...hayatımın sonuna kadar unutmayacağım.

Ben mezun oldum!

2 comments:

  1. Emek bu kadar mı güzel anlatılır.Tebrik ederim..

    ReplyDelete
  2. cok tesekkurler! :)

    ReplyDelete