Saturday, May 23, 2015
Kafamda bir Tuhaflık
Orhan Pamuk'un bütün kitaplarını (romanların yanısıra anıları ve edebiyat eleştirilerini de) okumuş biri olarak, diyorum ki, olmamış. Olmamış çünkü Pamuk'un kendi sesi, bariz bir şekilde karakterlerin diyalog ya da iç düşüncelerinde arada göze batıyor, sırıtıyor. Mesela Vediha gibi bir sosyoekonomik tabakadan gelen bir kadın, 'Araba Boğaz Köprüsü'nün yanına öylesine yanaştı ki, aşağıdaki Rus gemilerinin üzerine düşeceğim sandım' gibi bir cümle kurmaz, kuramaz. (Gemilerin Rus gemisi olduğunu nereden bilecek?) Onun düşüncelerinde duyduğumuz direk Orhan Pamuk'un iç sesidir. İşte bu yüzden romandaki çoğu karakter derinleşemeden, gerçekçi veya elle tutulur bir hal alamadan bize tanıtılıp öylece bırakılmış. Fazla düşünülmüş, ancak buna rağmen gerçekçilik kazanamamış, inandırıcılığı olmayan, 'ben bir roman karakteriyim' diye bağıran bir çok karakter. Pek akıcı olmayan bir roman.
Gidip kara kitap'ı ve cevdet bey ve oğulları'nı tekrar okuyayım iyisi mi. Masumiyet müzesi gibi bu kitap da büyük bir hayalkırıklığı oldu. Bunu çok üzülerek söylüyorum ki sanırım Pamuk'un romancılığında bundan sonrası artık yokuş aşağı.
Subscribe to:
Post Comments (Atom)
No comments:
Post a Comment