Sunday, December 27, 2015

Gitmeler gelmeler üzerine



Fotoğraf: Uzakta Golan tepeleri, İsrail. Aclun kalesinin tepesi, Ürdün.


Seyahat etmenin en sevdiğim yanlarından biri, bizi tekrar küçük bir çocuğa dönüştürmesi. Günlük hayatımızda yok saymayı öğretildiğimiz, tamamen varlığından habersiz olduğumuz bir çok detayı, hayata dair her şeyi farkettiriyor bize başka bir yerde, başka bir ülkede, başka bir şehirde olmak. Tıpkı bir çocuk gibi, gözlerimizi sonuna kadar açıp büyük bir dikkatle izliyor, kaydediyor, ayrıntılara dikkat ediyor, sorular soruyor ve 'neden?' diyoruz. Bizi normal hayat rutinimizin dışına çıkartıp böyle değişik, muhteşem bir farkındalığın içine sokabildiği için bile değer daha önce hiç gitmediğimiz bir yere gitmek, yepyeni yerler görmek.

Yeni bir şehirde insanın yüreğini çocuksu bir sevinç ve sonsuz bir merakla dolduran o hissi çok seviyorum. Bir Yay burcu olarak seyahat bağımlısı olmamın sanırım en büyük sebebi o his. Bana o anı yaşatan, o anın tam anlamıyla içine girmemi, geçmişi ve geleceği silip o anda kendimi kaybetmemi sağlayan o mucizevi duyguya aşığım.



Binlerce kilometre aştım, yeni yerler gördüm, kutsal topraklarda yürüdüm, antik Roma kentlerinde zamanın sonsuz gücüne ve insan hayatının geçiciliğine hayret ettim. Yeni göklere baktım, yeni topraklara ayak bastım. Doğduğum, büyüdüğüm şehirle az da olsa hasret giderdim. Annemin çorbasını içip, anne baba evinde dünyanın en huzurlu, en mis gibi öğle uykusunu uyudum. Yağmurlu bir İstanbul gününe muhteşem bir gökkuşağıyla başladım. Güzel yemekler yiyip, çaylar, kahveler içtim sevdiklerimle. Şükürler olsun.

Dönüş yolunda bavullarımı teslim alırken adresime bakıp 'Ooo, eve dönüyorsunuz, iyi yolculuklar!' diye gülümseyen havayolları yetkilisine şaşkın şaşkın baktım. 'Evim neresi?' diye düşünmek zorunda kaldım bir an.

Bilmiyorum artık galiba, evim neresi, ben kimim tam olarak, neredeyim? Bilmemek de bir özgürlük değil mi?








No comments:

Post a Comment