Sunday, December 27, 2015

Yılbaşı, ritüeller, çocukluk



Yılbaşını kutlayarak büyümedim. Ama küçüklüğümden beri sene sonuna ait en çok sevdiğim şey, canım babam ile ritüelimiz olan oturup yılbaşı kartı yazmak ve göndermek oldu hep. Üzerleri simlerle kaplı, rengarenk yılbaşı kartlarını seçerdik önce.. En güzel dolmakalemimi mürekkeple doldurup sevdiklerimin adreslerini, ve onlar için dileklerimi özene bezene yazmak, arada babamın düzeltmeleriyle ve onun rehberliğinde doğru ve güzel kullanmak Türkçemizi, benim için dünyanın en mutluluk verici anlarından biriydi. Sevdiklerimin bu kartları aldığında duyacağı mutluluğu hayal eder, ben de coşkuyla dolar taşardım.

Her şeyin internetten kutlandığı, Facebook'ta tek bir durum güncellemesiyle bütün sevdiklerimizin özel günlerini kutlamayı yeterli saydığımız modern zamanlarda ise benim için geçmişe, eski güzel zamanlara ait bir ritüeli, bir töreni devam ettirmek gibi, her sene oturup yılbaşı kartı yazmak ve göndermek. Elle tutulur, duvara asılabilir bir kutlama, her zaman çok daha 'gerçek' gelmez mi bize?


Rengarenk kartları, simli kardan adamları, ağaçlar, kuşlar ve kış manzaralarıyla dolu kartları yine çocukluğumun heyecanıyla tutuyor, özenle yazılarla doldurup, gönderiyorum. Sanki oturup babamla o kartları yazan, 11 yaşındaki küçük kız çocuğuyum. Bizi geçmişe bağlayan, çocukluğun o sihirli bahçesine götüren bu alışkanlıklarımız, geleneklerimiz de olmasa, hayatın ne anlamı olurdu zaten, değil mi?

2015, zor bir yıldı. Hayatımın en zor senelerinden biriydi. Buna rağmen şükredecek o kadar çok şeyim var ki, derin nefesler alıp, elimdekiler, evimdekiler için şükranla dolu yüreğimle, yüzümü umutla çeviriyorum 2016ya.

Güzel ışıklarla, sevgiyle, sağlıkla, mutlulukla, huzurla gel yeni yıl.




No comments:

Post a Comment