Sunday, August 27, 2006

Gecenin içinde keman sesleri




Nick Drake ve kemanı, gecenin içinde hep hüznü getirip bırakıveriyorlar yüreğime. Onun yaptığı müziği çok seviyorum, gün bitti ve biten günün getirdiklerine güzel bir son oldu şarkısı benim için. Gün bitti, hafta bitti, karanlık ve müzik sardı geceyi. Yarın yepyeni bir hafta başlıyor, getireceği herşeyle birlikte sabırsızca bekliyor kapıda. Günler, geceler, haftalar, aylar... Zaman bizimle alay eder gibi. Geçen bunca yaşamdan geriye kalan nedir diye düşünecek oluyorum bazen. "Baki kalan bu kubbede bir hoş sada imiş" diyen Baki ne kadar da doğru söylemiş! Müziğin o eşsiz gücü, hep var oldu ve hep var olacak. Notalar, yüreklerimizin içindeki o en derin yere dokunmayı hep başaracak.

Gün bitti...

1 comment:

  1. Anonymous7:42 PM

    İstanbuLa Hasret...

    Gerçeklerin üzerini örten 3 kalın yorgan var hayatta: Kar, Gece, ve Sessizlik..

    "Kendine kalıyor insan, eninde sonunda"..Ancak gecenin insanı kendi haline bırakan bu saygılı, verimli sakinliği ki, etraf sessizleşince içindeki gürültüyü, iniltileri, bestelenecek şiirleri derinden duyup hissedebiliyor.. arayışı bir 'son'la noktalanmamak üzere yoluna koyulan. Yolcu hüzünlü, yolcu heyecanlı, yolcu bazen tedirgin, kimi zaman dalgın.. Gece. Artık şehrin damarlarında akmayan insanların rüyaları dolanıyor ortalıkta, hayalleri esiyor ılık ılık..kimisi soğuk. Başkent, siyah takım-elbisesimi yoksa derisimi pek ayırt edilemeyen 'ağır abiler' modunda (fazlaca) sakin.. İnsan daha net görebiliyor mum ışığında eğilip bükülen kendi'ni; gülünecek, acınacak, üzerine düşünülecek hallerini.. Acaba rutin işlerin, isimlerinin önüne eklediklerinin kukla gibi ruhlarını kontrol ettikleri.. farkındalar mı 'ne kadar' değiştiklerinin?
    Yahut hiç değişmediklerinin?

    Balkonu saran gerçek (nemsiz) serinlik, ve mumlardan yayılan portakal kokusu.. Sahi ne de çok anısını kokuyla anımsar insan? Kokunun zamanda açtığı tünelle an'ın içine ışınlanıveriyor.

    Birçok şey kaçıyor hayatta. Uçak kaçar..vapur kaçar..uyku kaçar..sevilen dizinin son bölümü kaçar..telafisi olan şeyler kaçmasına kaçar; peki ya telafisi olmayanlar, öyle midir?
    Sağlık, samimiyet, motivasyon, ince bir düşünce, yağmurda uzun bir koşu, halden anlayan bir sohbet, acının içinde orjinalliğini bulan düşünce..Tercihler kuşağında iki adım daha ileri gidiyoruz her nefesimizde.

    Özlemdir bazen boğazında takılıp ne ileri ne geri-yutkunamadığın, nefesini kesen yerden çıkaramadığın. Deli gibi özlemektir. Ciğerlerinle nemi hissederken Su Kenarı'nda, Boğaz'ın sessizliğini, şehrin gündüz duyamayacağın sesini, haykırışını, tatlı tatlı fısıldayışını dinlemek, Romalılardan bu yana kendisinde yaşayan-cömert atmosferine uğrayan herkesten bir anı, bir sır saklayan İstanbuL'un.. güzelliği ay ışığında bir başka çarpıcı olan Boğaz'ı..

    Bir hafta oldu, Akdeniz'in bir ucundan diğerine.. birşeyleri bıraka döke-nihayetinde sığınır gibi..ulaştığım Ankara'nın oldum olası en sevdiğim yeri neresi? diye oturup düşündüğümde... geçen zamana inat hayatımda değişmeyen cevaplardan birisi "İstanbul'a dönüş yolu"dur :)
    ....

    'Seni görüyorum yine İstanbul / Gözlerimle kucaklar gibi, uzaktan..' (Ziya Osman)

    ReplyDelete