Monday, March 5, 2007

Kendini sevmek, insanları sevmek




Günlük hayatta insanlarla olan ilişkilerimde, arkadaşlıkların değerini ve iyi dostlara sahip olmanın önemini ve verdiği mutluluğu gittikçe daha çok farkediyorum. Arkadaşlarımı çok seviyorum gerçekten, hepsi farklı kültürlerden, farklı çevrelerden, farklı yerlerden gelmiş olmalarına rağmen herkesin içinde diğerlerinden farklı, eşsiz ve benzersiz bir hazine yatıyor. Her bir arkadaşım kişiliğimin farklı yönlerine hitap ediyor ve hepsinden farklı ve değişik şeyler öğreniyorum. Yaşamla ilgili gözlemler, hayatın sevinçleri ve hüzünleri, deneyimler, tavsiyeler... hepsi arkadaşlarla paylaşıldığında anlam kazanıyor.

Kendimi bildim bileli çevremdeki insanlardan enerji aldım ve onların varlığıyla mutlu oldum. Hiç bir zaman üzgün ya da sıkıntılı anlarında tek başına kalmak isteyen ve yalnızlığına sığınan insanlardan olamadım, aksine bu gibi zamanlarda etrafımda ne kadar çok insan olursa o kadar daha iyi hissettim kendimi, acımı o kadar çabuk unuttum. İnsanın sosyal bir varlık olduğu gerçeğinin yanısıra, paylaştıkça mutluluğun arttığını ve üzüntülerin azaldığını kendi gözlerimle gördüm, yaşadım.

Şu ana kadar yaşadıklarımdan öğrendiğim en önemli şeylerden biri, kendimizi ve insanları sevmenin yaşamı ne kadar sihirli bir bahçe haline getirdiği. Bazen arkadaşlarımla (ya da hiç tanımadığım insanların arasında dahi) otururken önce etrafımdaki insanlara, daha sonra da insan ırkının geneline karşı bir sevgiyle doluyor içim. Zalim ve savaşa yatkın bir türüz belki ama benim etrafımdaki insanlara bakarken aklımdan daha çok insanlık olarak yarattığımız güzel şeyler, sanat eserleri, güzel binalar, büyük aileler, şehirler, uygarlıklar.. kısacası bu dünyayı kendimizin kılan ve güzelleştiren herşey geliyor. Bütün bunları düşündükçe insansız bir dünyanın ne kadar yavan ve anlamsız olacağını farkediyorum ve içim tüm insanlığa karşı büyük bir sempati ve sevgiyle dolup taşıyor adeta. Bazen arkadaşlarıma ya da aileme yeteri kadar zaman ayıramadığım zamanlarda zamanımın mucizevi bir şekilde ikiye ya da üçe katlanmasını diliyorum herkesle istediğim kadar zaman geçirebilmek için. Ama imkansız bu tabii ki.

Bir toplulukta sevgiyi bilen ve içinde taşıyan insanları hemen ayırdedebilirsiniz. Gözleri ışıldayarak konuşan, etrafına adeta enerji ve ışık saçan, almaktan çok vermeyi tercih eden, kendini dinletmekten çok başka insanları dinlemeyi amaç edinmiş, bağıra çağıra değil de ipeksi, yumuşak bir ses tonuyla konuşan, insanın içine huzur veren insanlardır onlar. Yanlarında olmak bize mutluluk verir, kendimizi iyi hissettirir.

Aynı şekilde bir toplulukta kendisine sevgi gösterilmemiş ve dolayısıyla sevmeyi bilmeyenleri de kolayca farkedebilirsiniz. Sevgi görmedikleri için sevgi veremezler. En başta kendilerini sevmeyi bilmediklerinden, başkalarını hiç sevemezler. Böyle insanlar baştan şanssızdırlar çünkü yaralanmışlardır. Birileri bir şekilde canlarını feci acıtmıştır ve bunun intikamını hayattan, etrafındakilerden ve en kötüsü de kendilerinden almak isterler. Bu tür insanlar kendilerini ve etrafındakileri sürekli hırpaladıkları ve hiç bir şekilde mutlu olamadıkları için sizin varolan pozitif enerjinizi de adeta emerler. Yanlarında huzursuz olursunuz adeta. Olur da yardım amacıyla ve iyi niyetle elinizi uzatırsanız canınızı acıtırlar. Böyle insanlara 'dikenli insanlar' diyorum genelde. Onlara dokunmak için uzattığınız elinize adeta dikenlerini batırmalarından ötürü.

Yaşamım boyunca böyle insanlarla çok karşılaştım. Böyle 'dikenli insanlar'la karşılaştığımda genelde onlara acırım, hayatı hem kendileri için, hem de etrafındakiler için yaşanmaz bir hale getirdikleri için ve büyük bir olasılıkla ne yaparlarsa yapsınlar mutlu olamayacakları için. Acımamın bir başka sebebi de onların etrafındakileri bu denli yaralamaya çalışmalarının ardında gördüğüm sebeptir: kendi içlerinde çok büyük yaralar olmasıdır. Onlar benim gördüğüm ve içinde büyüdüğüm sevgiyi bulacak kadar şanslı olmamışlardır hayatlarında ve bunun acısını hayatın kendisinden çıkarmak isterler. Siz ne kadar iyi niyetli olursanız olun, gerek sözleriyle, gerek davranışlarıyla sizi sürekli acıtmaya çalışırlar. İnsanları sevmenin bireyi ne kadar özgürleştirdiğini ve huzurlu kıldığını görseler, eminim kendilerini diğer insanlardan üstün görme huylarına ve sürekli etrafındakilerin kusurlarını arama çabalarına son verirlerdi.

İlkgençliğimde ve 20li yaşların başlarında (belki de çocukluk ve ilkgençliğin getirdiği saflıkla) böyle insanlara çok iyi davranarak onları tekrar aramıza kazandırabileceğimizi düşünürdüm hep. Sevginin herşeyi yeneceğini düşünerek tek taraflı ve iyiniyetli çabalarımı sürdürmeye çalışırdım onlarla olan arkadaşlıklarımda. Ancak sonradan gördüm ki bu herşeyi zorlaştırmaktan başka bir işe yaramıyor. Bu gibi insanlar hem enerjimizi alıyor bizden, hem de onları hayatımızın içinde tutma ve kaybetmeme çabalarımız genelde boşa gidiyor.

Bu yüzden artık böyle insanlardan mümkün olduğunca uzak duruyorum. Arkadaşlarımın hepsi de benim onlara verdiğim sevgi ve enerjinin kat kat fazlasını bana geri veren, bana huzur veren çok değerli dostlarım şu anda. Eğer 'dikenli bir insan'la karşılaşırsam ne ondan nefret ediyorum ne de onu çok seviyorum, o insanla ilişkilerimi gitgide azalttığımdan o nötr bir şekilde hayatımın dış çeperine doğru kayıyor zaten zamanla.

Kendini sevmek ve insanları sevmek.. Çevremizdeki insanlardan enerji alıp, onlara enerji vermek. Pozitif düşünmek, iyilikle bakmak dünyaya, sevmek, sevilmek.. O kadar önemli ki. Mevlana'dan, Yunus Emre'den bize miras kalan insan sevgisi, dünyadaki bütün kötülükleri yenecek ve savaşları durdurabilecek kadar güçlü bir silah aslında, ancak bunun farkına varmamız bazen bir yaşam süresi kadar uzun zaman alıyor.

4 comments:

  1. Anonymous1:02 AM

    Bu yaziyi okuyunca gozumun onune su resim geldi:
    http://img.blogcu.com/uploads/elicin_07112006143540_city.jpg


    Insanin yas ilerledikce yol ayrimi keskinlesiyor, icindeki enerji, negatif veya pozitif, bir sekilde bu bilek guresinden galip cikiyor.

    Insanlar gun gectikce ya hayat yukunun altinda eziliyorlar, ya da ruzgari arkalarina almayi basariyorlar.

    Mutlu olmak cabasiz olmuyor: yasat, canlandir, parilda, nese kaynagi, kipir kipir, $ikir $ikir, hakkini ver, insanligini konustur, engender, cultivate, canlan, canlan, canlan, can ver. Hayat bu iste. Mutlu olmak yasamaktir.

    Tabi bir de bol bol cikolata yamek lazim :)
    Cok guzel bir yazi olmus. Canlandiriyor ;)

    ReplyDelete
  2. Merhaba Mehmetcan,
    Yaziyi begendigine sevindim:) Insanlarin yasamlarina pozitif tek bir sey bile katabilmek cok onemli bence ve insani cok mutlu ediyor.

    Bol cikolatali ve mutlu gunler diliyorum:)

    Moonshine

    ReplyDelete
  3. Birazcik gec gelen bir yorum olacak ama "better late than never".

    Bence boyle genellemelere inanarak dikkatimizi o negatif enerjiye cekiyoruz. Cogu insan hayatindaki "aciyla" basa cikabilmek icin bir sekilde bir savunma mekanizmasi gelistiriyor. Bence senin "dikenli insanlar" olarak adlandirdigin kisiler de bu davranislarini kendilerine daha cok zarar verdiklerini fark etmeden bir cesit savunma mekanizmasi olarak gelistirmis kisiler. Hepimiz dunyaya nasil bir cevreye sahip olmak istedigimizi secme imkanimiz olmadan geliyoruz. Hayatta sonradan karsilastigimiz dis etkenler, cevremizden ogrendiklerimiz, bizim temel dusunce yapimizi sekillendiriyor. Ama her zaman cevremizden saglikli mesajlar alamiyoruz. Oyle olsaydi zaten bu tarz zararli savunma mekanizmalarina kimse sahip olmazdi.

    Bazi insanlarin da bilinc altinda soyledigin tarzdaki davranislarin onlari bir sekilde dis tehlikelerden kordugu gibi yanlis ama kok salmis inanclar yatiyor. Bence "o insanlarin" bu davranislari kasti olarak, cevrelerine negatif enerji vermek icin olusturdugu tarzinda bir dusunceyi sahiplenmemek gerek. Ben bu durumun onlarin sucu olmadigina inaniyorum. (Onlarin SECENEGI, ama onlarin sucu degil.)

    Senin deyiminle "dikenli" bir birey omanin insanin oz dogasindan kaynaklanan birsey degil de sonradan ogrenilmis bir aliskanlik oldugu fikri insani cok daha ozgurlestiriyor. Cunku o zaman daha kolay affetmeyi ogrenebiliyorsun.

    Hepimiz bazen baskalari icin gerek farketmeden, gerekse kasitli olsun, "dikenli insanlar" olabiliyoruz.

    Unutmamak lazim ki her gulun bir dikeni vardir :D

    Her ne kadar bu insanlardan uzak kalmaya calismaya devam etsen de en azindan hayatlarina bir sekilde girdiklerinde negatif enerjilerine yogunlasmamaya ozen goster.

    Negatif olarak gordugun insanlari hayatindan cikarmak her ne kadar daha kolay gozukse de, sonucsuz kalan bir ugras. Cunku hepimiz biraz negatifiz. Bence daha zoru ve sonuc vereni bu negatiflikten etkilenmemeye calismak ve o insanlara karsi da sevgi ve sefkatle yaklasmak olacaktir.

    I got inspired. :) Simdi gidiyim bununla ilgili kendi blogumda yazi yaziyim. Opuyorum.

    ReplyDelete
  4. Chi'cim yorumlarin icin cok tesekkurler. Buyuk bi olasilikla haklisin, yani oyle davranmak tabii ki ideal olani, ancak maalesef farkettim ki hayatimda beni bilerek acitan insanlara senin dedigin gibi ikinci, ucuncu ya da dorduncu bir sans verdigimde bu sefer de kendilerini paha bicilmez ve essiz gormeye basliyorlar maalesef. Bir insana hakettiginden fazla deger vermek, gercekten de zararli oluyor bazen bizim icin, bunu farkettim, belki sen de 20li yaslarin ikinci yarisina gectigin zaman bunu anlayacaksin:)

    ReplyDelete