Saturday, December 29, 2007
Amerikaya neden geldim?
Bana en çok sorulan sorulardan biri bu. 'Amerikaya neden gittin/geldin?' Tek bir cevabı yok aslında. Buraya ilk kez gelişim üzerinden 4 buçuk sene geçti, ve zaman gerçekten çok çabuk geçti. Ancak çok şükür ki hiç bir zaman verdiğim hiç bir karardan pişman olmadım ve şimdiye kadar 'keşke öyle değil de böyle yapsaymışım' demedim. Allah pişman etmesin hiçbirimizi.
21 yaşında bir Türk kızı tek başına, tanıdığı ya da akrabası olan hiç kimsenin olmadığı bir ülkeye, üstelik de dünyanın öbür tarafında olan bir ülkeye, iki tane bavulla ve kafasında bir dolu düş, umut ve heyecanla, nasıl kalkıp gider? Neden gider? Bunu açıklamaya çalışacağım bu yazımda.
Amerika'ya, buranın bir rüyalar ülkesi olduğunu düşünerek gelmedim. A.B.D'nin fırsatların gökten yağmur gibi aktığı, 'taşı toprağı altın' bir yer olduğunu hiç bir zaman düşünmedim. Buraya gelmeden de, geldikten sonra da beklentilerimi hiç bir zaman gerçeküstü boyutlara taşımadım. Bu yüzden çok şükür, hiç hayalkırıklığına da uğramadım. Burada da her ülkede olduğu gibi eşitsizlik, fakirlik, cehalet, önyargı ve hoşgörüsüzlük olduğunu, Amerika'nın pembe bir gül bahçesi olmadığını biliyordum. Özellikle 2003 Mart'ında Irak savaşı başladıktan sonra A.B.D'nin dünya çapındaki ününün hiç de iyi olmadığını da.. Benim buraya geldiğim zamansa (Eylül 2003) herhalde A.B.D karşıtlığının en hızlı tırmanmaya başladığı zamanlardan biriydi. Amerikalıların da başka ülkelerin vatandaşlarına, özellikle Ortadoğululara bakışının çok sıcak olmadığını da biliyordum.
Bütün bunlara rağmen 12 Eylül 2003 günü canım aileme, arkadaşlarıma, evime, sokağıma, güzel İstanbul şehrine 'Allahaısmarladık!' deyip Lufthansa'nın uçağına bindim. Beni yepyeni bir ülkeye götüren şey neydi? Bu denli alıştığım her şeyden beni koparabilecek kadar güçlü olan şey neydi?
Her şeyin başında içimdeki öğrenme isteği geliyordu. Dünyanın benim ülkemin sınırları dışında olan bir yerini de iyice öğrenmek ve orada yaşamak, farklı kültürlerden insanlar tanımak, hayata bakış açımı genişletmek istiyordum. Yeni diller öğrenmek, yeni dersler almak, yeni öğretmenlerle tanışmak, yeni mutfaklar tatmak, yeni yerler görmek istiyordum. Biliyordum ki A.B.D.'de öğrenim göreceğim üniversite dünyanın en iyi eğitim kurumlarından biriydi, ve orada kendi ülkeme ve kendi tarihime bir kez de dışarıdan bakma şansını elde edebilecektim. Hatta ülkemin A.B.D gibi dünya politikasında egemen bir role sahip bir ülkede kendi ülkemin imajını değiştirme ve iyileştirme hakkına bile sahiptim. Önümde kendimi geliştirmek ve ülkeme faydalı olmak için çok büyük bir potansiyel vardı. Bunu en iyi şekilde kullanmalıydım.
Tabii bunda aslında biraz da 20li yaşların başında içimizde olan o heyecan ve cesaret duygularının, dünyayı keşfetme arzusunun katkısı vardı.. Bir insan bence eğer 20li yaşların ortasına dek o büyük adımı atmazsa, o körü körüne olan cesaret kayboluyor ve o adım maalesef bir daha hiç atılamıyor. Bu büyük adım başka bir ülkeye gitmek demek değil tabii ki. Herkesin gelişimi farklı oluyor.
Bu adımı atarken önümde kolay bir yol olmadığını biliyordum, çok zor bir uyum sürecinden geçeceğimi, yeni ortamıma ve tanıştığım insanlara alışmak için çaba sarfetmem gerektiğini, 'büyürken' ve kendi ayaklarımın üzerinde ilk defa dururken hiç bir şeyin bana altın bir tepsi içinde sunulmayacağını.. Ama kendime, ailemin yetiştirdiği bu Türk kızına inancım tamdı. Ayaklarımı yere sağlam basıyordum. Sanki attığım her adımda sağ omzumun arkasında annem, sol omzumun arkasında babam vardı ve beni destekliyorlardı. Düşecek gibi olursam beni tutacaklarına olan güvenim tamdı. Bu destek olmadan bu cesareti bulmam imkansız olurdu. Onlara gerçekten çok şey borçluyum.
Ve şimdi, 4 buçuk sene sonra, şu anda hala A.B.D'deyim. Eğitimimi bitirmek için bu ülkede şu anda bulunmam gerekiyor, geleceğin ne getireceği bilinmez. Şurası kesin ki nereye gidersem gideyim, aldığım eğitimin insanlığa ve özellikle de ülkeme bir yarar getirmesi için çalışacağım.
Buraya geldiğimden beri çok şey öğrendim, hayata bakış açım inanılmaz ölçüde değişti ve gelişti, kendimi geliştirdim ve mükemmel insanlarla tanıştım. Zorluklarla tabii ki karşılaştım, ama her olaydan yeni bir şey öğrenmeye ve bir ders çıkarmaya çalıştım. Bu sayede hayatı çok daha iyi tanıdım. Bazen, kendimizi tanımamız için harekete geçmek, alışkanlıklarımızdan biraz olsun uzaklaşmak, kendimize bir de dışarıdan bakmak gerekir. Ben sanırım, çok şükür, burada bunu başardım.
Subscribe to:
Post Comments (Atom)
Happy New Year to you too, friend.
ReplyDelete