Wednesday, December 12, 2007
Yaşamın Kıyısında ve düşündürdükleri
Bu güzel filmin posterindeki fotoğrafa dikkatli bakın.. Bu fotoğraf, benim hem anneanne, hem dede tarafından kökenim olan Trabzon ilinin Sürmene ilçesinde, Çamburnu beldesinde çekildi.. Fatih Akın, kendisi de Sürmene kökenli olduğu için bu resim gibi güzel yeri son filmine katmaya karar vermiş. Zaten Çamburnu'nda çevreyi koruma etkinlikleri de olmuştu kendisinin geçtiğimiz sene.
Güzel Çamburnu'na ben de gitmiş ve orada dedemin yaptırdığı evde 2 hafta kadar kalmıştım. Hayatımın en huzur verici 15 günüydü belki de.. Kan çekiyor herhalde, gerçekten çok özlüyor ve tekrar gitmek istiyorum en kısa süre içinde.. Özellikle de bu filmi gördükten sonra Karadeniz'e olan özlemim bir kat daha arttı.
Film benim için de çok büyük bir önem taşıyan inanılmaz güzellikte bir şarkıyla açılıyor, ve bitiyor: Rahmetli Kazım Koyuncu'nun 'Ben Seni Sevduğumi' adlı hüzünlü türküsü. Hem bu türküyü çok ama çok sevdiğimden ve geçtiğimiz yıl bir konserimizde kendim de söylemiş olduğumdan, hem de Fatih Akın'ın şimdiye kadar kötü bir filmini izlememiş olduğum için, bu filmi de çok seveceğimi hemen anladım.. Ve hemen filmle çok kişisel bir bağ kurdum..
Film yaşamı ve ölümü, Türkiye'de ya da yurtdışında (özellikle Almanya'da) yaşamaktan doğan o 'diğer taraf, öteki taraf' duygusunu, insanların yaşadıkları acıları ve birbirlerine nasıl bağlandıklarını çok güzel anlatıyor. Filmin genel teması ölüm ama bence bizi karamsar duygularla bırakmak istememiş Fatih Akın.. Ve filmin bitişi de, başlangıcı kadar mükemmel olmuş.. Türk Sineması'nın kısa bir sürede ne kadar büyük bir mesafe katettiğinin kanıtı bence bu film..
İnsanın köklerine inmesi, nereden geldiğini bilmesi, geçmişine değer vermesi çok güzel. Bizi biz yapan atalarımız, anneanne ve dedelerimiz ve onların yaşadıkları değil mi zaten? Büyük bir çınar ağacını yaşatan, toprağın derinliklerine yayılmış kökleri değil midir?
Nereden geldiğimizi bilmek, kendimizi tanımamız için çok önemli. Geçmişini silmeye, yoketmeye çalışan, reddedenlere hep acımayla karışık bir duyguyla bakmışımdır. Sonunda hep bocalarlar ve geçmişle yüzyüze kalmaya mecbur olurlar çünkü. İnsanın kim olduğunu bilmesi için geçmişini hatırlaması, hatırlatması gereklidir bence. İnsan kendi tarihine, kültürüne, geçmişine, yaşanan acılara, savaşlara ve mutluluklara hakettiği değeri vermeli. Çünkü onlar olmadan biz de 'kimliksiz' ve 'adsız' sayılırız. Kökü nerede belli olmayan bir ayrıkotu gibi savrulmaya mahkum kalırız.
Subscribe to:
Post Comments (Atom)
No comments:
Post a Comment