Friday, April 25, 2008

Nisan yağmuru


Hiç bir acelesi olmadan, usul usul, yumuşacık yağıyor Nisan yağmuru.. Hem usul usul, hem hevesli hevesli.. Bütün kış buz ve kar altında kalmış, soğuk ve sert toprağı yumuşatmak ister gibi.. Yüreğimize, içimize akıp serinletmek ister gibi.. Ilık ılık süzülüyor yapraklardan, ağaçlardan, çiçeklerden. Toprağın derinliklerinde uyumakta olan her tohumu, her çekirdeği canlandırmak, uyandırmak ister gibi. Hayat verir gibi yağıyor bu güzel yağmur.

Yeniden dünyaya gelebilsem, bir Nisan yağmuru olmak isterdim. Ilık bir ilkbahar günü, yavaş yavaş, tadına vara vara, parlak bulutlardan yeryüzüne doğru akmak.. Yeşil çimenlerin arasından kahverengi toprağın içine, derinliklerine doğru süzülmek. Orada aylardır bekleyen bir küçük tohuma can vermek.. O tohumla birlikte büyüyüp bir çiçek, ya da belki de bir ağaç olmak. Sonra o ağacın bir yaprağında doğan küçücük bir çiy tanesi olup, tekrar buharlaşıp gökyüzüne doğru uçmak.

Ardımda ise mis gibi, ıslak bir toprak kokusu, ve birkaç tane gökkuşağı bırakmak..


Evet, ben tekrar yaşayabilsem, tekrar gelsem bu dünyaya, bir Nisan yağmuru olmak isterdim.





Bu yağmur... Bu yağmur... Bu kıldan ince,
Öpüşten yumuşak yağan bu yağmur.
Bu yağmur... Bu yağmur... Bir gün dinince,
Aynalar yüzümü tanımaz olur.


N.F. Kısakürek

2 comments: