Friday, July 25, 2008
Millenium Park konserleri
Chicago'nun en çok sevdiğim özelliği kışın ne kadar soğuk ve donuksa yazın da bir o kadar canlı ve eğlenceli olması. Yazın Chicago'da neredeyse her gün bir etkinlik oluyor ve çoğu da bedava. Millenium Park'taki Jay Pritzker Pavilllion'da yer alan konserler de biz Chicago'lulara bahşedilen bir nimet gibi adeta. Ünlü mimar Frank Gehry'nin tasarladığı böylesine güzel bir sahne ve ses sistemiyle, böylesine güzel bir şehir arka plandayken (ve hiç para vermeden) canlı müzik dinleyebilmek gerçekten çok büyük bir lütuf. Bu yaz da geçen yaz gibi bu nimetlerden bol bol yararlanmaya çalışıyoruz elimizden geldiğince.
Bu yaz ilk gittiğimiz konser Beethoven'ın en sevdiğim senfonisi olan 7. senfoniydi. Gerçekten muhteşemdi. Bizim de dahil olduğumuz Millenium Park'ta bu zamana kadar gördüğüm en büyük kalabalık, derin bir huşu içinde Beethoven'ın ilahi müziğini dinledik.
18. yüzyılın müziği, 21. yüzyılın metal ve cam harikası gökdelenlerinde yankılanırken, 'Müzik böyle bir şey işte' diye düşündüm. Orada bulunan binlerce insanı bir araya getiriyor bu ilahi müzik, ve bu insanlardan herbirini aynı notaların harmonisinde mutlu ediyor. Evrenselliği ve ölümsüzlüğü yakalamanın en güzel yollarından biri belki de müzik.. İnsanın şimdiye kadar yarattığı en mükemmel dil, en keyif verici sesler bütünü. Çünkü bir Çinli de, bir Norveçli de, bir Rus da, bir Amerikalı da, bir Türk de o müziği dinleyince aynı şeyleri hissedebiliyor.
Dün akşam ise Chicago'nun zengin caz kültürünü yansıtan konserler bütününden biri olan 'Made in Chicago: 50 Years of Bossa Nova Featuring Paulhino Garcia's Orquestra Brazzilli' konserine gittik. Ben sadece bir caz konseri olacağını düşünürken öğrendim ki Bossa Nova adında özel bir caz türünün tarihini anlatan bir konsermiş bu. Caz ve sambayı birbirine katıp eklektik bir karışım oluşturan bu sıcak müzik, Brezilya'nın dünyaya bir armağanıymış. Konserde Bossa Nova'nın kurucularının çoğunun besteleri çalındı: Antonio Carlos Jobim, Stan Getz ve Joao Gilberto gibi.
Yeni müzik türleri keşfetmeyi ve müzik anlayışımı genişletmeyi çok seviyorum gerçekten. Bossa Nova'yı da gerçekten sevdim, bundan sonra daha da çok dinlemeye çalışacağım. Çok sıcak ve güneyden geldiği her halinden belli olan bir müzik. Sanırım bu müziğin bir kokusu olsaydı muz, hindistan cevizi ve vanilya karışımı gibi kokardı :)
İlgilenenler için güzel bir Bossa Nova şarkısı da gelsin. Joao Gilberto ve Stan Getz'den bir klasik: The Girl from Ipanema.
Bol güneşli, müzikli, hindistan cevizli günler :)
Subscribe to:
Post Comments (Atom)
canım hastane iş derken birde uyku girince tarifi bu kadar gec verdim ne desen haklısın affına guveniyor ve tarfi verip kaçıyorum :)
ReplyDelete125 gr margarın (ya da tereyag)
1/2 paket(125gr)pudrasekeri
1 cay bardagı sut
1 paket kabartma tozu
dileiğin extra zencefil karanfil tarcin h.cevizi damla çikolatayı karıstır anacım kaldırıyor hamur:)
ben kurdan ucuyla azar azra gıda boyası koymustum senin keyfine bırakıyorum:)
Milennium Park'ta konser dinlemek Chicago'nun en guzel yanlarindan biri sanirim. Konserler bedava olmasina ragmen, kaliteleri cok iyi. Konser salonunun akustigi de takdire sayan.
ReplyDeleteBosna Nova muzik tarzi da insanin kanini harekete gecirmekle birlikte bir yandan da huzunlu-duygulu bir muzik tarzi. Cok severim dinlemeyi. Ozellikle bu parca favorilerim arasindadir. Senin de hoslanmana sevindim.
Chicago ya mayıs ayında gittmiştim.Çok şanslısınız güzel yerde yaşıyorsunuz(soğuk hariç:))
ReplyDeletekonser muhteşemdir muhakkak ..
müziğin kokusuna bayıldım dinlerken demek insan beyninde bu kokuları hissedebiliyor,hoş nasıl gözlerimiz kapatınca istediğimiz kişinin yanında olduğumuz veya istediğimiz yerde olduğumuzu hissediyorsak kokuda mütiş bir duygu..
sevgiler selamlar..
Merhaba Ferhanca,
ReplyDeleteYorumlariniz icin cok tesekkur ederim, evet gercekten guzel bir sehir, seviyoruz Chicago'yu :)
Sevgiler
Moonie