Monday, August 4, 2008
Elveda Aleksandr Soljenitsin
Henüz önüme gelen herşeyi, ama herşeyi sular seller gibi yutarak okuduğum ergenlik yıllarımdı.. Çok iyi hatırlıyorum, kütüphanemizin üst raflarında duran 'Kanser Koğuşu'nu keşfedip ilk kez okuduğum sıcak yaz gününü.. Zaman, yaz günlerine özgü o sarı, akışkan yavaşlıkta ilerlerken, saatlerce bu kitaba kilitlenip kaldığımı. O zamanlar, 'Bir insan nasıl bu kadar güzel yazabilir, nasıl bu kadar başarılı psikolojik çözümlemeler yapabilir?' diye sormuştum kendi kendime. Nasıl unuturum Kostoglotov'u, Vera Kornilyevna'yı, Zoya'yı, Doktor Dontsova'yı ve onları o kitabı okuduğum bir kaç gün içinde ne kadar iyi ve yakından tanıdığımı.
Büyük yazarların ölümüne, diğer herkesin ölümünden fazla üzülüyorum sanırım.. Çünkü bu karanlık dünyayı aydınlatan meşaleler gibi onlar. Yazdıklarıyla dünyayı çok daha güzel bir yer haline getiren, pırıl pırıl yanan meşaleler. Aslında ölmedi Soljenitsin. Yarattığı karakterlerin her biriyle, kitaplarında yaşıyor. Dünya üstünde herhangi biri bir kitabını eline alıp okuduğu her anda, yeniden yaşam buluyor.
O zaman belki de 'elveda' demek yanlış.. 'Güzel kitaplarında tekrar görüşmek üzere' diyorum..
Görüşmek üzere, büyük yazar.
Subscribe to:
Post Comments (Atom)
No comments:
Post a Comment