Friday, September 12, 2008

Oyuncaklarım


Bazı eşyalara ne kadar garip bir şekilde bağlanıyoruz, değil mi?

Sanki onlar bizi geçmişimize bağlayan, elle tutulur köprülermiş gibi.

Bazen kendimi genç bir kadın olduğum kadar, küçük bir çocuk gibi de hissediyorum! Ne kadar minimalist bir yaşamı savunursam savunayım, bazen teorilerini gerçeğe uygulayamıyor insan. Dünyanın çeşitli yerlerinden gelip evimde toplanmış olan onlarca oyuncağım var. Yeni evimize taşınırken bir hatırası olmayanların çoğunu buradaki bir kreşe bağışladım. Türkiye'de bıraktığım oyuncaklarımı hiç saymıyorum zaten. Çoğunu birilerine ya da çocuklara vermeme rağmen evimizin bazı yerleri hala bir çocuğun odasına benziyor onlar yüzünden!

Madem Toy Story'den bahsettim kısa bir süre önce, oyuncaklarına yaşayan canlılarmış gibi davranan ben de bazı oyuncaklarımı burada tanıtmak istedim.

İşte benim için bir anlam ifade eden bazıları, ileride okur okur gülerim belki :)


Bump: En azından 10 yıldır ben dünyanın neresine gitsem benimle birlikte gelen, sadık köpeğim. Hatta üniversitede bir sunuma uğur getirsin diye getirip ben sunum yaparken izlesin (!) diye sandalyelerden birinin üstüne koymuştum. Hocalar, profesörler garip garip bakmışlardı o tarafa, 'bu da burada ne arıyor?' gibisinden! Sağa sola fırlatıldı, bir yerlerde unutulup gitmesine ramak kaldı. Başına neler neler geldi, ama hala benimle birlikte ve sanırım hayatımın sonuna dek saklayacağım onu.



Pelagia: Lise yıllarının sonuna doğru sanırım Mudo Concept gibi bir yerden aldığım çiçeğim. O sıralar 'Kaptan Corelli'nin Mandolini' diye bir kitap okuyordum ve oradaki bir karakterin adını bu çiçeğe verdim. Üniversitede yurt odamda ve sonra Amerikadaki evlerimde en önemli ve (doğal olarak) en kalıcı çiçek bu oldu!



10 yaşlarındayken McDonalds çocuk menülerinden çıkan en güzel oyuncaklarımdan biri olan Alaattin ve sevgilisi prenses Yasemin, ve uçan halıları! Halı oyuncak arabalar gibi geri çekip bırakınca kendi kendine tekerlekleri üstünde gidiyor bayağı. Bana bu oyuncak çıkınca acayip sevinmiştim, yıllardır da saklıyorum, en sevdiğim Disney filmlerinden biriyle ilgili olduğu için.



Norveçten aldığım yün kazaklı geyiğim, çok sevgili kitaplarımın önünde nöbet tutarken :)



Master programımdan mezun olurken annemlerin hediye olarak aldığı 'Mezun ayıcık' da masamın üzerindeki yerini koruyor bir kaç yıldır.



Bu minik ahşap bebeği de yıllar önce Çek Cumhuriyeti'nde Karlovy Vary'de kurulan turistik bir pazarda genç, gözlüklü bir çocuktan satın almıştım. Bu 'mavili kız' da kitaplarımın önündeki yerini koruyor yıllardır, mutlu mutlu oturuyor orada.



Yıllar önce bir ara Kinder yumurtalarına dadanmıştım, bıkmadan usanmadan çikolata yiyor ve çıkan oyuncakları biriktiriyordum. Bu da o zamanlardan kalan tek eski dostum, orman elfi küçük yeşil adam. Yanında gördüğünüz de evi, hatta balkonu bile var. Korktuğu ya da utandığı zamanlarda evinin içinde saklanıyor.



Bir kaç sene önce New York'taki Çin mahallesinden satın aldığım küçük davul çalan kedim. Japon çizgi filmlerine benzeyen çizgi halindeki gözleri ve yüz ifadesi çok tatlı gelmişti bana, hala da çok seviyorum, atmaya ya da vermeye kıyamadım.



Chicago'ya ilk geldiğim zamanlarda Shedd Akvaryumu'ndan aldığım, komik bakışlı koca dudaklı dobi balığım! Nemo'ya da benzeyen bu balığın en komik yanı duvara ya da herhangi bir yere fırlattığınız zaman su kabarcıkları gibi sesler çıkarması. İstisnasız evimize gelen bütün çocukların en sevdiği oyuncak!



İsveç'te küçük bir mağazadan aldığım ünlü çizgi film kahramanı Pippi Langstrumpf (Pippi Uzunçorap)ın bebeği. Kocaman örgüleri, kızıl saçları ve çilleri gerçekten çok sevimli. Bana güzel İsveç'i hatırlattığı için çok seviyorum onu da.



Şu oyuncaklarıma bakıyorum da, acaba ben ne zaman büyüyeceğim? :) Ya da asıl önemli soru: Evim eğer şimdi böyleyse, ileride çocuğum olduğu zaman ne gibi bir hal alacak?


Oyuncaklar Ülkesi'nden Moonshine bildirdi!



4 comments:

  1. Hepsi çok güzelll,hele onlara koyduğun isimler de çok güzel.

    Çocuk gibi mutlu olabilmenin sırrıdır belki oyuncaklara bakabilmek,onlarla yaşayabilmek.

    Sevgiler Türkiye'den..

    ReplyDelete
  2. Cok tesekkurler Delfina, evet belki de cocuklugumuzla bagimizi koparmamamiz gerekiyor boyle, kim bilir?

    Chicago'dan sevgiler sana da

    Moonie

    ReplyDelete
  3. pippi uzuncorap cocuklugumun sabah programindan cikip senin kitapligina yerlesmis. Ayrintilarini hatirlamasam da cok sevimli bir programdi.

    Onun haricinde davul calan kedi de cok seker. Cocuk yaninin hic olmemesi dilegiyle:)

    ReplyDelete
  4. Cok tesekkurler Nurvenur, guzel yorumlarin icin :)

    ReplyDelete