Thursday, October 30, 2008

Türk Edebiyatı'ndan inciler


Madem okumaktan bahsettim son yazımda, o halde buyrun sevgili okuyucular, Türk yazarlardan, her biri hayata bakışımı değiştiren, beni büyüleyen romanlar:

1- Yaşar Kemal - Fırat Suyu Kan Akıyor Baksana


Yaşar Kemal, gerçek bir halk ozanı bence.. Bir pınar o, kendiliğinden çağlayan, efsanevi romanlar yaratan. Türkiye'den böyle bir ozan çıktığı için, böyle bir değerimiz olduğu için gurur duymalı ve onu kaybetmeden değerini bilmeliyiz. Şu yaklaşık çeyrek asırlık ömrümde tanışma şerefine erişmiş olduğum için en mutlu olduğum insanlardandır kendisi :) Ondan başka kim böyle ırmak gibi akan, böyle sular gibi çağlayan cümleler kurabilir?

'Tanyerleri ışıdı, ışıyacaktı. Deniz sütlimandı, apaktı. Küreklerin şıpırtısından baska ses yoktu. Martılar daha uyanmamıştı. Gün doğmadan önceleri, dünya dümdüzken, deniz işte böyle sonsuz bir aklığa keser...'

2- Orhan Pamuk - Kara Kitap


Orhan Pamuk'un romanları arasında beni en derinden etkileyen ve en çok sarsan romanı, ve bence Pamuk'un 'Magnum Opus'u, şaheseri. Okurken Kara Kitap'ın dünyasında kayboldum, saatlerce sayfalarından ayrılamadım, bazı yerlerinde içime derin hüzünler çöktü, büyülendim, elimden bırakamadım. Yine bu toprağın yetiştirdiği yazarlar arasında benim için ayrı bir yeri olacak Orhan Pamuk'un dehasına en iyi örnek, Kara Kitap.

'
.. şehrin ışıklarına dönerken, felaket anlarında ölümü karşılamanın en mutlu yolunun bu olduğunu düşünerek uzak bir sevgiliye acıyla sesleneceğim: canım, güzelim, kederlim, felaketler zamanı gelip çattı, gel bana, nerede olursan ol, ister sigara dumanıyla dolu bir yazıhanede, ister çamaşır kokan bir evin soğanlı mutfağında, ister dağınık mavi bir yatak odasında, nerede olursan ol, vakit tamam, gel bana; yaklaşan korkunç felaketi unutmak için perdeleri çekili yarı karanlık bir odanın sessizliğinde bütün gücümüzle birbirimize sarılarak ölümü beklemenin zamanı geldi artık.'

3- İhsan Oktay Anar - Puslu Kıtalar Atlası


Sevgili İhsan Oktay Anar'ın kitapları arasında da en sihirli olanı bu işte. Bu romanı okuduktan sonra günlerce 'Neden bitti?' diye üzüldüğümü, roman üzerine uzun uzun düşündüğümü, önüme gelen herkese bu romandan bahsettiğimi bilirim. İnsanı bambaşka bir dünyaya götürür Puslu Kıtalar Atlası, bir daha da geri getirmez kolay kolay. Bu kitabı okuduktan sonra bence bir insanın hayata bakışının aynı kalması imkansızdır.

"Bu dünyada insanların korktuğu tek şey öğrenmekti. Acıyı, susuzluğu, açlığı ve üzüntüyü öğrenmek onların uykularını kaçırıyor, bu yüzden daha rahat döşeklere,daha leziz yemeklere ve daha neşeli dostlara sığınıyorlardı. Dünyaya olan kayıtsızlıkları bazan o kerteye varıyordu ki,kendilerine altın ve gümüşten, zevk ve safadan, lezzet ve şehvetten bir alem kurup, keder ve ızdırap fikirlerinin kafalarına girmesine izin vermiyorlardı. Oysa Uzun İhsan efendi, Dünya'nın şahidi olmanın gerçek bir ibadet olduğunu sık sık söylerdi. Her insan şu ya da bu şekilde dünyayı okumalıydı. Kuran ın kendisi peygamberin dünyayı nasıl okuduğuna bir örnekti ve onun ardında giden herkes, dünyayı onun gibi okuyup şahadetlerini yazmalı ve bunları başkalarına aktarmalıydı. Dünyaya şahit olmanın yolu ise maceranın kendisinden başka bir şey değildi. Yaşanılanlar,görülenler ve öğrenilenler ne kadar acı olursa olsun,macera insanoğlu için büyük bir nimetti. Çünkü dünyadaki en büyük mutluluk,bu Dünya'nın şahidi olmaktı."


4- Elif Şafak - Mahrem


Elif Şafak bana en çok ilham veren kadınlardan biri. Bence Elif Şafak Türkçe yazsın, hep Türkçe yazsın. Anadilinde yazdığı romanlarını çok seviyorum. Pinhan ve Mahrem de ayrıdır benim gözümde, işte tam da bu yüzden. Mahrem bambaşka bir hikayedir, okurken kendimi sıyıramadığım, kanıma giren, içime işleyen. En çok sevdiğim Elif Şafak romanı da odur. Böylesine içten, böyle bizden olduğu için. Elif Şafak'ın Türkçe kullanımındaki ustalığını en iyi gösteren kitaplarından olduğu için.

'Merak ediyorum arka bahçelerde sırlanmış sırlar, işlenmiş kabahatler, yarım kalmış satırlar kaydediliyor mu satır satır, kelime kelime? bilmek istiyorum bir mahremiyeti var mı insanoğlu-insankızının, insan olmanın? Ara sıra da olsa, gözlerden kaçabileceğimiz, görülmekten kurtulabileceğimiz gececil bir an, karanlık bir nokta kadid bir boşluk, belirsiz bir yırtık, ufacık bir çatlak, önemsiz bir kaçak... hani sanki, bit ısırmış, kene yapışmış, tırtıl kemirmiş, sülük emmiş, güve yemiş, gökten düşen üç elmanın birinden kurt çıkıvermiş kadar küçük, küçücük bir mahremiyet var mı bu seyirlik dünyada.'

Beğendiğim bütün kitaplar hakkında yazmaya kalksam bu yazı çok uzar. İşte anadili Türkçe olan herkesin mutlaka okuması gerektiğine inandığım diğer şaheserler:

Ahmet Hamdi Tanpınar - Huzur
Halid Ziya Uşaklıgil - Aşk-ı Memnu
Peyami Safa - Dokuzuncu Hariciye Koğuşu
Ahmet Altan - Kılıç Yarası Gibi
Attila İlhan - Dersaadette Sabah Ezanları
Adalet Ağaoğlu - Fikrimin İnce Gülü
Reşat Nuri Güntekin - Yeşil Gece
Yakup Kadri Karaosmanoğlu - Yaban



Ve tabii okuyup da şimdi burada yazmayı unuttuğum bir çok kitap daha..Tavsiyelerinize açığım, Türk Edebiyatı'nın keşfedilmesi çok uzun sürecek zengin bir kültür denizi olduğuna inanıyorum, daha okuyacak çok kitap vardır, bundan da eminim.


2 comments:

  1. Turk edebiyatindan hos seckiler yapmissin.

    Ihsan Oktay Anar'in kitaplarinda kurgu cok farkli. Yarattigi karakterler de insani sasirtan-urperten birseyler var.

    Tum Elif Safak kitaplari arasinda Mahrem'in yeri farkli ben de. Kitap bittiginde ben de kendi capimda goz sozlugune devam etmistim:) Kitabin en sevdigim yaniydi o sozluk.

    Gorusmek uzere....

    ReplyDelete
  2. Bence de, Ihsan Oktay anar Amerikalilarin deyimiyle cok "underrated" (Yani hak ettigi degeri ve ilgiyi gormemis) bir yazar. Cokd aha fazla taninmasi ve okunmasi gerekiyor bence.

    Seckileri begendigine sevindim :)

    Sevgiler


    Moonie

    ReplyDelete