Saturday, August 29, 2009
District 9
Aynı hafta içinde iki kez sinemaya gittik, birincisi buydu ve tam bir hayalkırıklığı oldu. İkincisini ise bir sonraki yazımda ele alacağım. Açıkçası bu film hakkında da çok fazla bir şey söyleyemeceğim çünkü sadece ilk kısmını izleyebildim. Sanırım hayatımda ilk defa sinemadan bir filmi yarıda bırakıp çıkmak zorunda kaldım!
Aslında filmin anafikri bana çok ilginç geldi: Uzaylıların dünyaya, bizden çok da üstün olmayan yaratıklar olarak gelmeleri, aşağılanıp ırkçılığa maruz kalmaları ve varoşlarda, kapalı toplama kampı gibi yerlerde yaşamak zorunda kalmaları. Normalde karanlık distopyaları çok severim, ki son senelerde bu tür filmlerin en güzel örneği bence Children of Men'di. Bu filmden de derin bir felsefe, şöyle sağlam bir analiz bekliyordum ama ne umdum, ne buldum!
Zaten filme girdiğimizde kendimi inanılmaz hasta hissediyordum, bütün vücudum kırılıyordu ve korkunç midem bulanıyordu. Film başladı ve o da nesi! Sürekli sallanan, açı değiştiren kameralar, hasta görünümlü ve sürekli kusan bir adam, sağa sola zıplayan uzaylılar, garip görünümlü sıvılar, her taraftan fışkıran kanlar.. Aman Allah'ım.. Midemin bulantısı bir anda 10 katına çıktı..O anda öleceğim sandım, oracığa kusmamak için kendimi zor tuttum.
Bütün bu işkenceye ancak 45 dakika filan dayanabildikten sonra yanımda benimle birlikte film izleyen Bart'a ve kardeşime durumu açıklayıp kendimi dışarı attım. Film bitene kadar orada oturup midemin sakinleşmesini bekledim. Zaten anlattıklarına göre iyi ki de çıkmışım çünkü film ikinci yarısında daha da kanlı, vahşet dolu ve manasız bir hal almış.
Oluşan bu şartlı refleks sonucu artık eminim ki ne zaman District 9'un ismini görsem midem bulanmaya başlayacak!!!
Subscribe to:
Post Comments (Atom)
No comments:
Post a Comment