Ben hayatın meşgalelerine dalmışken, sevgili blog'um 16 Ağustos itibariyle sessiz sedasız tam 7 yaşına basmış. Tam 7 sene önce şu yazıyla başladığım bu blog'u hala devam ettirebildiğim için çok mutluyum. 7 sene boyunca master ve doktora yıllarımda hem akademik hem özel hayatımda yaşadığım önemli olayları, mutluluklarımı, hüzünlerimi, okuduğum kitapları, izlediğim filmleri, dinlediğim müzikleri, çektiğim fotoğrafları sizinle, bu blog'un okurlarıyla paylaştım. Bazen düşünüyorum da, bu blog'u düzenli olarak okuyan birisi, beni çoğu arkadaşımdan daha iyi tanıyor olabilir!
Anlar serisinde hayatımın en önemli, hatırlanmaya değer anılarını döktüm bu sayfalara. Doktora sınavlarıma girerken okurlarımın desteğiyle ve dualarıyla kendimi çok daha iyi hissettim, sınavı geçince mutluluğumu sizlerle paylaştım. Bart'la evlendiğimiz ay içim kıpır kıpır mutluluk dolmuşken hissetiklerimi buraya yazdım. Geç çıktığımız ama hayatımın en güzel tatili olan balayımdan dönünce gezi anılarımı bu yazıda aktardım. Hayatımda ilk defa bir ders verdiğimde nasıl heyecanlanıp mutlu olduğumu ise şurada.
Ve son olarak, hayatımdaki en önemli an diyebileceğim kızımın doğum anını da paylaştım siz okuyucularımla. Hayatımın en önemli 'mihenk taşları' böylece bu sayfalarda biraz daha kalıcı kılınmış oldu, belki benden sonra kızım, ya da başkaları da okusun diye.. Hayatımın büyük bir kısmı böylece 'kayda geçirilmiş' oldu. Eee ne demişler, 'Söz uçar, yazı kalır'.. Bakalım daha kaç sene devam ettirebileceğim bu büyük projeyi!
Eskiden blog'umu kaç kişinin okuduğuna bakardım merak edip.. Ya da insanların hangi ülkelerden girdiklerine.. Uzun zamandır hiçbirine bakmıyorum. Okuyucu sayımın ne önemi var? Ben bir kar elde etmek için ya da başka bloglarla okuyucu sayısı konusunda yarışmak için yazmıyorum ki... Kendim için, kendi hayatımı kayda geçirmek için yazıyorum. İleride dönüp bu sayfalara bakıp 'Aaa, o yıllarda bunları okumuş, bu filmleri izlemiş, bunları hissetmiş, böyle düşünmüşüm' diyebilmek için yazıyorum. Güzel anılar silinmesin, belleğime kazınsın diye yazıyorum.
O yüzden bunu okuyan sen ey okuyucu, hangi ülkeden, yeryüzünün hangi noktasından giriyorsan bu blog'a ve okuyorsan şu satırları, sana da çok teşekkürler.. Blog'um hepimizin hissedebileceği insanca duyguların bazılarının kaydının tutulması sadece.. Hissettiklerimi okumaya değer bulduğun için, paylaştığın için, yorum yazsan da yazmasan da, 'orada' olup benim yaşamımdaki bu önemli döneme şahitlik ettiğin için, var olduğun için..
Herşeyden, ama herşeyden daha önemlisi ise, bu sayfa sayesinde, İngilizce konuşup yazdığım mesleğimin içinde ve İngilizce konuşulan bir ülkede yaşarken, sevgili anadilim, canım Türkçem ile bağımın asla kopmaması oldu... Düzenli olarak Türkçe yazabilmek o kadar güzel ki. Düşüncelerimi kendi anadilimde ifade edebilmek, yüreğimin sesini 'aklımın dili'yle yazabilmek..
İyi ki doğdu blog'um, iyi ki varsınız okurlarım..