Sunday, August 2, 2009

İspanyol korku filmleri furyası

Çok uzun zamandır hiç korku filmi izlememiştim. Sebebi de artık neredeyse bütün korku filmlerinin (özellikle Hollywood filmiyse) aynı klişeleri kullanması. Artık insan bir süreden sonra korkması gereken sahnelerde gülmeye başlıyor. Gerçekten şöyle içimi ürperten, koltuğumda yerinde zıplatan bir korku filmi izlemeyi özlemişim doğrusu! Korku filmi orucumu iki İspanyol korku filmiyle bozdum. İkisini de birbirine yakın zamanlarda izledim. İkisini de beğendim.

1- Rec:




Uzun zamandır methini duyduğum bu filmi sonunda izleme imkanı bulduğuma çok sevindim, çünkü çok uzun bir süre Amerika'da hiç bir yerde bulunamıyordu bu film. Jaume Balaguero ve Paco Plaza'nın ortak yönettikleri bu filmin neredeyse tamamı, bir apartmanda geçiyor. Bir televizyon kanalında 'Siz uyurken' adında bir belgesel çeken kameraman ve spiker genç kız, bir gece itfaiyecilerin yaşamlarını takip etmeye karar veriyorlar. Onlarla itfaiye istasyonunda çekim yaparlarken bir evden ihbar alınıyor, itfaiyecilerle oraya gidiyorlar. Filmin bundan sonrası inanılmaz klostrofobik çünkü içinde bulundukları bina, bilmedikleri bir sebepten dışarıya kapanıyor ve karantinaya alınıyor. İtfaiyeciler, bir kaç polis ve binada yaşayanlar binada mahsur kalıyorlar. Ondan sonra da korkunç olaylar başlıyor tabii ama orasını da filmde izlersiniz, anlatmayayım.

Bütün filmin bir el kamerasıyla çekilmiş olması filme inanılmaz bir gerçekçilik katmış. Müziklerin nerdeyse hiç olmaması, konuşmaların gerçek hayattan alınmış gibi olması size bir film izlediğinizi unutturabiliyor. Adeta bir belgesel / kişisel kayıt izliyor gibisiniz. Ayrıca binanın içinde kapalı bir alanda kıstırılmışlık duygusu izleyiciye çok derinden hissettirilmiş. Siz de oradaki insanlarla birlikte çaresizliğe boğulmuş hissediyorsunuz kendinizi. Amerikan İngilizcesi yerine İspanyolca konuşuluyor olması da bu gerçekçilik duygusunu tamamlıyor bence. Artık klasik Amerikan korku ünlemlerini duymaktan bıkmışız belli ki.

Film bana yıllardır hissetmediğim o ürpertiyi hissettirmeyi başardı, bu yüzden bile gayet başarılı fikrimce. Özellikle son 10-15 dakikasını gece karanlıkta tek başına izlemek her babayiğidin harcı değil bence :) Kısacası beğendim Rec'i.



2- El Orfanato (Yetimhane)


Yetimhane, eskiden öksüz ve yetim çocukların bakıldığı büyük bir evde geçiyor. Kendisi de bir yetim olan Simon, birden garip davranışlar sergilemeye başlar. Gerisi için yine 'olaylar gelişir' diyebileceğim ancak, film hakkında 'spoiler' vermek istemiyorum kesinlikle.

Korku filmlerinde çocuk faktörünün kullanılmasından artık biraz gına gelse de bu film kesinlikle klasik bir korku filmi değil. Guillermo del Toro'nun yazdığı senaryosu harika. Kurgu çok güzel, filmin gelişmesiyle sonu birbirine çok güzel bağlanmış. İnsanın en derin korkuları (sevdiklerini kaybetme korkusu, suçluluk duygusu, bilinmeyenin korkusu) çok güzel işlenilmiş filmin gidişatına. Guillermo del toro, 'Pan'ın Labirenti'nde yaptığı gibi, gerçek dünyayla gerçeküstü dünyayı o kadar güzel örmüş ki birbirine, hayran kalmamak elde değil. Bütün öğeler yerinde kullanılmış, hiç bir abartı yoktu, ne filmin müziklerinde, ne oyunculuklarda, ne de korku öğelerinde. Filmin bazı anlarında ciddi ciddi korktuğumu ve ürperdiğimi hissettim. Kısacası El Orfanato'yu da son zamanlarda izlediğim başarılı filmler arasına kattım bile.

Yaşasın İspanyol korku filmleri furyası!

2 comments:

  1. Yetimhane izlediğim en iyi korku filmlerinden biriydi. Rec'in de hatırı sayılır bir korku filmi olduğunu duymuştum. İzlerim artık bi ara ben de.

    ReplyDelete
  2. Merhaba Sera,

    Senın de begenmene sevindim Orfanato'yu. Rec'i de tavsiye ederim, ama tek basina izleme mumkunse :)

    ReplyDelete