Saturday, December 30, 2006
'Yılbaşı', bayram, kutlamalar
'Yılbaşı kutlama' kavramının bana ne kadar ters ve komik geldiğini söylememe gerek yok sanırım. Sevdiğim insanlara, aile ve arkadaşlarıma yeni gelen yıl için en iyi dileklerimi söylemek, ya da onları düşündüğümü belirten bir kart atmak gibi güzel bir adetten çok, 'eğlence' dayatmasından bahsediyorum. O gece dışarı çıkıp sabaha kadar 'eğlenme' zorunluluğunu bana her yönden dayatan medyanın bu tutumundan ne kadar rahatsız olduğumu, hatta tiksindiğimi her fırsatta açığa vurmaktan geri kalmıyorum. Özellikle birileri bana 'O gece dışarı çıkmak ve eğlenmek zorundasın' ya da 'Herkese (büyük bir olasılıkla ihtiyaçları olmayan ve daha sonra bir yere kaldırıp unutacakları) hediyeler almak zorundasın' diye sürekli tekrarlarsa bu bende ters tepki yapıyor. Tüketim toplumunun bana dayattığı yapay mutluluk vaatleri bana çok sahte ve gereksiz geliyor. Aynı zamanda bu 'eğlenme zorunluluğu' parasız olan çoğu insanı gerçekten çok mutsuz yapıyor, hem de tamamen medya ve popüler kültür tarafından 'uydurulmuş' bir kavram uğruna. Bu insanlara gerçekten neden mutsuz olduklarını sorarsanız cevap veremeyeceklerinden eminim, herşey o kadar para ve sosyal statü kokuyor ki, onlar bile tam olarak neyi kaçırıyor olduklarını bilemeyeceklerdir.
Mesela, evlerine garip bir uyarlamayla yılbaşı kutlaması niyetine Hristiyanların Noel bayramı için kullandıkları ağacı kuran Türk ailelerinden kaçı, aslında o ağacın simgelediği şeyin İsa'nın doğumunu kutlamak olduğunu düşünüyor? Eğer gerçekten bunu düşünerek ve bu düşünceyle isteyerek süslüyorlarsa o ağacı, hiç bir sorun yok bence. Ama bu ailelerinin en azından yüzde doksanının tamamen medya ve popüler kültür dayatması ve Batı özentiliği sonucu ağaç alıp süslediğine eminim. 'Kültür emperyalizmi' denen şey de işte tam bu yollarla giriyor hayatımıza zaten.. Derinden ve sinsice..
Bu dünyada sürekli fakirlik ve sefalet içinde yaşayan onca insan varken, her gün çocuklar ve bebekler ölürken korkunç sebeplerle, heryerin gereksiz yere kalabalık ve sigara dumanı dolu olduğu, herşeyin gereksiz yere pahalı olduğu bir gecede dışarı çıkıp gürültü, duman ve kalabalık arasında bazı insanların ancak bir ayda kazanabildiği miktarda parayı havaya saçmak bana çok ters geliyor.
Tabii ki eğlenmeyi ve yaşamın tadını çıkarmayı ben de çok seviyorum, bir insanın hayatında eğlendiği, dinlendiği, sevdikleriyle zaman geçirdiği anlar yaşamaya değer yegane zamanları oluşturuyor çoğunlukla.. Ama bunu kendi yöntemlerimle, çok daha doğaçlama ve hayatın içinde kendiliğinden oluşan anlarda yapmak çok daha fazla hoşuma gidiyor. Sevdiklerimle birlikte geçirilen her gün ve sağlıklı olduğum her an zaten benim için bir bayram, bir kutlama niteliği taşıyor. Bu anların tadını çıkarmak için dışarıdan gelen dayatmalara, zorlamalara pek ihtiyacım yok..
Yaşamımızda bize her gün sunulan, hediye edilen küçük mutlulukların ve sağlığımızın değerini bilmeyi öğrenmeli, her günümüzü bir bayram gibi yaşamalıyız bence.
Bir bayramla başlayan 2007'nin her gününün de bayramlar kadar mutlu, neşeli ve güzel geçmesi dileğiyle! Yeni yılınız mutlu, bayramınız kutlu olsun.
Subscribe to:
Post Comments (Atom)
Moonshine'cim Bagdat Caddesi'nde yilbasi oncesi bir cumartesi gununun sana bunlari hatirlatimis olmasi cok memnuniyet verdi bana. Ben de bugun yolda yururken ayni seyleri dusundum.
ReplyDeleteYilbasi agacinin Isa'nin dogumunu kutlamak icin suslendigini ben de bilmiyordum, yani Noel tabii ki o amac icin kutlaniyor ama olayin agac susleme boyutunun da ayni seye hizmet ettigini yeni ogrendim. Gerci hayatimda hic yilbasi agaci almadim ve suslemedim o ayri..
Ozellikle Amerika'da Noel sonrasi intiharlar artiyormus. Sebebi populer kutlurun insanlari Noel'i belirli bir sekilde gecirmeye zorlamasi. Hersey o kadar ozel olmali ki, hediyeler esliginde, sevildigini hissedesin. Tabii insanin kendini en cok yalniz ve sevgisiz hissettigi zaman Noel zamani oluyor.. Noel zamani Amerika'da olmadigim icin ozellikle cok mutluyum.
Sadece yilbasi kutlamasi degil tabii ki medya tarafindan dayatilan. O kadar cok sey var ki, saymakla bitmez. Ince olmak bunlardan bir tanesi.. Sagligimiz pahasina da olsa kendimizi acliga mahkum ediyoruz. Bugun Bagdat caddesinde yuyurken bir cocuk bedeni inceliginde olan, saclari sariya boyanmis, orta yasli kadinlari gorunce kendimi cok kotu hissettim. Fizyolojik olarak kendini kitliga mahkum etmemis olan bir kadinin o kadar ince olmasi mumkun degil bence. Herkes tek tip roflesini yaptirmis, kotlarini cizmelerinin icine sokmus, ellerinde alisveris torbalari dolaniyor etrafta.
Ve boyle bir ortamda, hep boyle insanlarla cevrili olup da onlardan olumsuz olarak etkilenmemek cok zor.
Medyayi biraktik, toplumun da dayatmalari var.. "lazim"li, "gerek"li cumleler herkesin agzinda. Belli kriterle uymadigin surece outcast oluyorsun. Cozum butun bunlara kulak asmamak mi bilemiyorum. Sadece sunu soyleyebilirim ki, mutlu olacaksam outcast olmaya dunden raziyim.
Chi'cim guzel yorumlarin icin cok tesekkurler:) Evet, sana tamamen katiliyorum, surekli bize "zapzayif ol ama cok para harca, harca, hic durmadan satin al" diyen bir medya ve populer kultur bombardimani altinda bunu yapmamayi secmek, toplumdan dislanmayi beraberinde getiriyo sanki, ama bunu ne kadar cok insan yaparsa o kadar iyi olur bence ve belki biraz olsun bu durumu degistirebiliriz.
ReplyDeleteAyni seyleri dusundugumuzu bilmek cok guzel..
Dun aksam Chicago'ya geldim, selamlar burdan canim:)
hocam sizin mantiginizla robot gibi yasayalim gitsin. kitabimiz aldiginiz her nefesten mutlu olun diyor anliyorum ancak diger taraftan sadece nefes alarak mutlu olamayacagimizi sanirim siz de cok iyi biliyorsunuz. cok elestirilen populer kultur aslinda insanlarin hemen her gunden bir zevk almaya calismasini sagliyor. rusya'da yeni yil eski ve yeni takvime gore 2 kere kutlaniyor, bu da mutlu olmak icin 2 ayri sebep demek. bunlari kafaya takmamak lazim.
ReplyDeletenoel agacina gelirsek, cocugunuz var mi bilmiyorum, eger yoksa cocugunuz oldugunda insallah ona suslemesi icin bir yilbasi agaci alirsiniz. cocugunuzun nasil mutlu oldugunu gorunce keske her gun bir sebep olsa da cocuga bir agac alsak suslese diyeceksiniz. sonucta onun bir seyden mutlu olmasi ve zevk almasi sizi de mutlu edecek.
"Mesela, evlerine garip bir uyarlamayla yılbaşı kutlaması niyetine Hristiyanların Noel bayramı için kullandıkları ağacı kuran Türk ailelerinden kaçı, aslında o ağacın simgelediği şeyin İsa'nın doğumunu kutlamak olduğunu düşünüyor? Eğer gerçekten bunu düşünerek ve bu düşünceyle isteyerek süslüyorlarsa o ağacı, hiç bir sorun yok bence. Ama bu ailelerinin en azından yüzde doksanının tamamen medya ve popüler kültür dayatması ve Batı özentiliği sonucu ağaç alıp süslediğine eminim. 'Kültür emperyalizmi' denen şey de işte tam bu yollarla giriyor hayatımıza zaten.. Derinden ve sinsice.."
ReplyDeletedemişsiniz. A.B.D'ye taşınıp ailesini binlerce kilometre geride bırakıp terkeden birisi olarak kafanız karışmış gibi bence. Türkiye'deki insanları dayatma altında bırakılan akılsız varlıklar gibi değerlendireceğinize önce aynaya bakın derim. Şu an batılılarla yaşıyorsunuz, Türkiye'den binlerce km uzaktasınız,ve eğer bir kültürel dejenerasyon varsa kralına bizzat siz uğramış gibisiniz. Doktora, evlilik vs. gibi sebepler bunun bahanesi olamaz. Bağday Caddesi'ndeki alışveriş yapan kadınları eleştiriyorsanız siz de gelinlik giymeseydiniz kuzum.
Merhaba Anonymous 1:
ReplyDelete"Kitabimiz" derken neyi kastettiginizi anlamadim, ama benim karsisinda durdugum sey baska kulturlerin bizim kulturumuzu yok etmesi. Kendi bayramimizi kutlamayip Paris'e tatile giderken, buyuklerimizi ziyaret etmezken ve toplumsal degerler cokusteyken, gidip Noel kutlamak bana cok sahte ve yapmacik geliyor. Cocugum yok ancak olunca onu kendi kulturumun degerleriyle yetistirecegim. Cocugumun bence mutlu olmak icin yilbasi agacina gereksinimi olmayacak. Bayramda verdigim harclik ya da hediyeler de onu cok mutlu edecek. Hristiyanlari ya da Amerikalilari taklit etmem gerekmeyecek.
Anonymous 2- Turkiye'de insanlarin kendi kulturlerinin disinda olan herseyi inanilmaz bir koru korune taklit icinde oldugunu dusunuyorum.
Ayrica Amerika'da yasamak, ailemi terketmek anlamina gelmiyor. Merak etmeyin, ben Amerika'da, Turkiye'de yasayan cogu Turk'ten daha geleneksel, sade ve Turk gibi bir yasam suruyorum.
Bence Amerika'da yasadigim halde hala kendi dilimi ve kulturumu koruyabildigim icin ben asil zor olani yapiyorum. Turkiye'de yasadiginiz halde kendi kulturunuze ve degerlerinize sahip cikamadiginiz icin kafasi karisan asil sizsiniz bence. Bu kadar Bati taklitciligine ozeneceginize biraz kendi degerlerinizi korumayi denemenizi oneririm. "Noel kutlamak" bana gore %100 Hristiyan gelenegi olan, bizim kulturumuzle hic bir alakasi olmayan bir davranis.
Ayrica Amerika'da yasamak ile ilgili su yaziyi okumanizi oneriyorum:
http://gece1.blogspot.com/2007/11/misafir-yazar.html
Gelinlik giymenin de olayla alakasini anlayamadim, kusura bakmayin :)
Yorumlariniz icin tesekkurler
Moonie
Çam süsleme geleneği
ReplyDeleteHıristiyanların İsa'nın doğuşu olarak kutladığı Noel bayramı, çok eski Türklerin yeniden
doğuş bayramıdır.
Türklerin, tek Tanrılı dinlere girmesinden önceki inançlarına göre, yeryüzünün tam ortasında bir akçam ağacı bulunuyor. Buna hayat ağacı diyorlar. Bu ağacı, motif olarak bizim bütün halı, kilim ve işlemelerimizde görebiliriz.
Türklerde güneş çok önemli. İnançlarına göre gecelerin kısalıp gündüzlerin uzamaya başladığı 22 Aralık'ta gece gündüzle savaşıyor. Uzun bir savaştan sonra gün geceyi yenerek zafer kazanıyor. İşte bu güneşin zaferini, yeniden doğuşu, Türkler büyük
şenliklerle akçam ağacı altında kutluyorlar.
Güneşin yeniden doğuşu, bir yeni doğum olarak algılanıyor.
Bayramın adı NARDUGAN.
(nar=güneş, tugan, dugan=doğan) Doğan güneş.
Güneşi geri verdi diye Tanrı Ülgen'e dualar ediyorlar.
Duaları Tanrıya gitsin diye ağacın altına hediyeler koyuyorlar, dallarına bantlar bağlayarak o yıl için dilekler diliyorlar Tanrı’dan.
Bu bayram için, evler temizleniyor. Güzel giysiler giyiliyor. Ağacın etrafında şarkılar söyleyip oyunlar oynuyorlar.
Yaşlılar, büyük babalar, nineler ziyaret ediliyor, aileler bir araya gelerek birlikte yiyip içiyorlar.
Yedikleri; yaş ve kuru meyveler, özel yemek ve şekerleme. Bayram, aile ve dostlar bir araya gelerek kutlanırsa ömür çoğalır, uğur gelirmiş.
Akçam ağacı yalnız Orta Asya'da yetişiyormuş. Filistin'de bu ağacı bilmezlermiş.
Bu yüzden bu olayın Türklerden Hıristiyanlara geçtiği ve bunu da Hunların Avrupa'ya gelişlerinden sonra onlardan görerek aldıkları söyleniyor.
İsa'nın doğumu ile hiç ilgisi yok.
"Doğum, güneşin yeniden doğuşu."
SÜMEROLOG
MUAZZEZ İLMİYE ÇIĞ
.