Friday, November 21, 2008

Jesus Camp


Uzun zamandır izlediğim en etkileyici belgesellerden biriydi 'İsa kampı'. ABD'de özellikle geçtiğimiz yıllarda inanılmaz bir hızla yayılan Evanjelik Hristiyan hareketi (Evangelical Christian movement) üzerine yapılmış bir film. Ama film aslında daha çok bu Hristiyan ailelerin çocukları üzerinde yoğunlaşıyor. Amerika'da her sene yaz mevsiminde bu ailelerin çocuklarını gönderdiği 'İsa Kampları'nda bu çocuklar akıl almaz beyin yıkama yöntemleriyle 'İsa ordusu'nun küçük birer askeri haline getiriliyor.

Çocukların kimisi o kadar küçük ki, henüz ne olduğunu anlayabilecek yaşta bile değiller daha. Bu kamplarda beyinleri Hristiyan doktrinleriyle doldurulan küçük çocuklar, törenlerde kendilerinden geçercesine ağlıyor, çığlıklar atıyor, transa geçiyor, garip ve anlaşılmaz diller konuşmaya başlıyorlar. Kampta çocuklara 'Amerika'yı İsa için geri almaları gerektiği' emrediliyor sürekli. Bir noktada George W Bush'un kartondan bir maketini 'kutsayan' ve ona ellerini sürüp ağlayan onlarca küçük çocuğu görünce artık 'bu kadar da olmaz!' dedim kendi kendime.

Benim gözümde bu kampların, Taliban'ın kamplarından hiç bir farkı yok. Evanjelik Hristiyan hareketi ise Amerika'nın kilise-devlet ayrımını tehdit eden en büyük unsurlardan biri. Bugün sadece ABD'de yaklaşık 80 milyon Evanjelik Hristiyan var. İsa'nın Tanrı olduğuna inanmayan herkesin cehennemde yanacağını iddia eden bu insanlar, devlete ve yönetime de sızmış durumdalar. Kürtaja ve eşcinsel evliliğine karşılar, ve tamamen kişisel seçime bağlı olan böyle konuları bir ABD başkanı seçerken kriter olarak kullanabilecek kadar da dünyadan kopmuşlar.

Aşırı derecede yobaz bir kafa yapısına sahip bu insanlara en önemli örnek kendini bir 'born-again Christian' yani 'yeniden doğmuş Hristiyan' olarak tanımlayan ve 8 senedir bu ülkeyi yöneten George W. Bush. Ayrıca az kaldı ülkenin başkan yardımcılığına gelecek olan Sarah Palin'in de küçüklüğünden beri böyle bir ortamda yetiştiği ve bu değerlere inandığı herkes tarafından biliniyor. Yani aslında bu ülke çok büyük bir tehlikeden paçayı son anda sıyırdı, farkında bile değil bence.

Jesus Camp'in Amerika'da yaşayan herkesin izlemesi gereken, çok başarılı, ciddi ama maalesef korkutucu bir belgesel olduğunu düşünüyorum.

2 comments:

  1. Esracim,
    Senin yazilarini okumak, bir bahar mevsimi polenlerin ortaligi pusuya boledigi ve hafif bir serin ruzgarin eslik ettigi guzellik uykularindaki gizli keyifli dakikalari getiriyor gundelik hayatima...
    Selam vermek istedim bir de... Okumadigimi sanma :)

    ReplyDelete
  2. Selam Sumeyyecim

    Cok tesekkurler guzel yorumun icin.. California'ya selamlar, soguk Chicago'dan! :)

    ReplyDelete