Sunday, November 30, 2008

Masumiyet




Bir film ve bir kitap birbirine ancak bu kadar çok yakışır. Üstelik isimleri de neredeyse aynı! İkisini de aynı ay içinde okudum ve izledim. İkisi de aynı hikayeyi anlatıyor bence. İnsanın içini kanatan, ömrünü bitiren, takıntılı, hastalıklı, mantıkdışı ve kara bir aşkın hikayesini. Karasevdanın hikayesini. Bir insana bir ömür boyunca bağlı olmanın, ancak onun yanında mutluluğu ve huzuru bulabilmenin masalını.

'Mutluluk, insanın sevdiği kişiye yakın olmasıdır yalnızca..' - Orhan Pamuk, Masumiyet Müzesi

Bu cümle, hem kitabı, hem de filmi o kadar iyi özetliyor ki. Sadece sevdiği kadına yakın olabilmek uğruna hayatındaki herşeyden vazgeçen iki adamın hikayeleri var bu kitapta ve filmde. Birinin adı Kemal, diğerinin Bekir. Ama hikayeleri aynı. İkisi de, tarif edilemez bağlarla bağlılar sevdikleri kadına.

Orhan Pamuk'a, böyle destansı bir aşkı böyle güzel anlatabildiği için yine ve yeniden hayran kaldım. Zeki Demirkubuz ise çalışmalarını bundan böyle yakından takip edeceğim yönetmenler arasında yerini aldı. Haluk Bilginer'in ne kadar iyi bir oyuncu olduğunu tekrar farkettim, eğer Hollywood'da olsaydı çoktan bir çok Oskar ödülü kazanmıştı diye düşündüm. Derya Alabora'nın ve Güven Kıraç'ın oyunculuklarına ise tek kelimeyle hayran kaldım.

Masumiyet nedir? Aşk nedir? Bu kitabı okuyup filmi izleyince bildiğinizi sandığınız bazı şeyleri aslında bilmediğinizi anlıyorsunuz. Sinemanın ve edebiyatın başarısı da burada zaten. Bizi derin düşüncelere sevketmeleri, hayatı sorgulatmaları, içinde yaşadığımız rüyayı bize biraz olsun anlatmaya, açıklamaya çalışmaları.

Sevgiyle kalın!


No comments:

Post a Comment