Fotoğraf: Safranbolu evleri
'Ev' kavramı beni büyülemiştir hep.. İnsanların kendisine nereyi mesken seçtiği, nasıl bir 'hane'de yaşadığı, kendini nasıl 'evinde' hissettiği... Tek tek duran müstakil evler de ilginç gelir bana, kocaman bir apartmanın içinde her biri kendine ayrılmış bir 'hücre'de hep birlikte yaşayan insanlar da..
Geceleri sokakta yürürken, her birinde ayrı renkte bir ışık yanan pencerelere bakar, o evlerin içindeki yaşamları düşünürüm.. Her birinin ayrı bir hikayesi vardır.. Neler yaşanıyordur o evlerde, kimbilir? Kaç kişiler? O sırada yemek mi yiyorlar acaba, yoksa televizyon mu izliyorlar? Mutlulukları nasıldır, hüzünleri, kavgaları? Sessizlik mi hakim o evlerde, gürültü mü? Nasıldır bakışları o anda, duruşları? Öğrenebilmek ve o insanların hayatları üzerine yazılar yazabilmek isterim.. O evlerdeki her biri benzersiz, eşsiz olan yaşamları hep merak ederim.
Kendime ev olarak seçtiğim yeri terkettiğimde, 'benden sonra acaba bu evde kimler yaşayacak?' diye düşünürüm. O apartmanın önünden geçersem eğer, eski pencereme bakar ve o evde şimdi kimlerin yaşadığını hayal etmeye çalışırım. Acaba o evde benden bir parça kalmış mıdır? Acaba yaşadığımız bütün evlerden, orada bir parçamızı bırakarak mı ayrılırız? Hayatımızın geçmiş ve bir daha geri gelmeyecek olan, benzersiz bir dönemini o evde geçirmişizdir. Kokumuz sinmiştir duvarlara, gülüşlerimiz, gözyaşlarımız, anılarımız.. İçinde yüzlerce yemek yemiş, geceler boyu uyumuş, oturmuş, konuşmuş, yürümüşüzdür. O ev, acaba bir daha aynı ev olabilir mi? Yoksa içinde yaşayan herkesten bir parça alarak büyüyen canlı bir organizma gibi, evler de biz insanlar gibi olgunlaşır mı?
Evler, gerçekten de büyülü yerler.
No comments:
Post a Comment