Monday, February 2, 2009

Issız adam


Çağan Irmak'ın 'Babam ve Oğlum' filmini sevmiştim. Samimi ve içten bulmuştum. Hem bu yüzden, hem de Türkiye'deki 'Issız Adam' furyası yüzünden bu filmi çok merak ediyordum. Sonunda izleme imkanı buldum.

Film benim için tek kelimeyle hayalkırıklığı oldu. Konu zaten çok sıradan, ama hiç olmazsa konunun ele alınış şekli biraz değişik olsaydı. Oyunculuklar çok sahte gibi geldi bana, özellikle de başroldeki kızcağız sanki elindeki bir kağıttan okuyor gibiydi bazı replikleri. Karakter gelişimi gayet başarısızdı, bu iki bambaşka insan birbirlerine neden aşık oldular, nasıl birdenbire birbirlerini sevdiler, tamamen muallaktaydı.

Filmin çoğu sahnesinin tamamen Hollywood filmlerine özenen bir havası vardı. Türkiye'de bir kadın ve erkek arasında asla yaşanmayacak kadar gerçeküstü diyaloglar, şiirsel konuşmalar.. Karakterler benim için bu yüzden hiç gerçeklik kazanamadı. Çağan Irmak'tan çok daha iyisini beklerdim açıkçası.

Her yönüyle gayet vasat olan bu filmin neden bu kadar abartıldığını anlayamadım. Filmde incelenen 'Issız Adam' tiplemesi Türk toplumunda neden bu kadar lanse ediliyor onu da anlamadım.

Bence Türkiye'deki çoğu erkek kendine güvensizliklerini ve ilişkilerdeki beceriksizliklerini, bağlanma korkularını artık 'Issız adam' kisvesi altında kadınlara sanki bir meziyetmiş gibi sunabildikleri için seviyorlar bu filmi.

Kadınlar ise ıssız olmaktan çok 'arıza adam' diyebileceğim bu tiplere neden aşık olduklarını kendileri bile anlayamadıklarından, bu filmle kendilerini haklı çıkarabildikleri için.

Hala cevabını veremediğim bir sorudur bu: Bazı kadınlar neden kendilerine kötü davranan erkeklerden hoşlanır? İlle de onlara yapışıp kalırlar, bir türlü ayrılamazlar. Eşi kendisini dövdüğü halde boşanma raddesine gelip sonra eşini affeden ve ona geri dönen kadınlar biliyorum. Ya da gayet eğitimli, üniversite dereceli ve aydın kafalı olduğunu düşündüğüm, ancak eşlerinin kendilerini sürekli aşağılamasına ve hor görmesine göz yuman kadınlar. Ezilip büzülen, ama bu hakaret dolu ilişkilerin içinde sıkışıp kalan ve bir türlü dışarı çıkamayan kadınlar.

Bu mazoşizmin arkasında ne yatıyor? Bu kadınların kendilerine güvensizlikleri mi? Hayatları boyunca başka kimseyi bulamayacaklarını düşünmeleri mi? Bu kadınların hiç mi bir gururu, onuru yok? Bilemiyorum. Böyle davranan hemcinslerimi gerçekten anlayamıyorum.

Filmin-bence- tek güzel yanı müzikleriydi. Eski şarkıları çok seven biri olduğumdan 'Bir Zamanlar' web sitesinin adını duymak ve oradan bir kaç şarkı dinlemek çok hoştu. Onun dışında film gerçekten vasat ve sıradandı.

Bu filmi çok sevmiş olan, dillerinden düşürmeyen yüzlerce binlerce insandan özür diliyorum ama benim görüşüm böyle :)

İyi haftalar!

Moonie



4 comments:

  1. Herkes filmi cok ovdugu icin bende yuksek bir beklenti ile gitmistim filme ama bekledigim gibi degilmis!!

    ReplyDelete
  2. ben de kendimi filmle ilgili sana benzer yorumlar yaparken epey yalnız hissetmeye başlamıştım doğrusu. film, aşağı yukarı "autumm in new york" kopyası; dediğin gibi bu tarz dramatik filmlerin klişeleriyle dolu ve malesef çok beğendiğim wong kar-wai'nin "in the mood for love" filminde uslübuna "özenilmiş". hatta oradaki bir sahne copy-paste edilmiş. üstelik senin de belirttiğin gibi o ne diyaloglar öyle allah aşkına? onlar diyalog mu, diye sormak daha doğru olur belki... "bu kadınların.." diye başlayan sorularına gelince; bilinçli öğrenme dışında, bedenin öğrenmesi, duyguların bilindışı bir seviyedi öğrenilmesi söz kounsu. çocukken hatta bebekken yaşadıklarımız/yaşatılanlar belirli duyguların öğrenilmesine yol açıyor ve eğer bir farkındalık düzeyine ulaşmassa bu öğrenmeler sonuçta bilinçdışı düzeyde bizim hayatımızı yönetir oluyorlar. bakmak lazım o tip kadınların hangi yaşantılardan geçip bu noktaya geldiğine.

    ReplyDelete
  3. Merhaba Haydins

    Yorumun icin cok tesekkurler. Evet ben de bu filmle ilgili o kadar abartilacak ne vardi pek anlayamadim dogrusu.

    Kibrit kutusu,

    Guzel yorumun icin cok tesekkurler. Ayni seyleri dusunuyormusuz demek ki. Ben de filmin cogu yonunu cok abartili buldum. "In the Mood for Love"i yillar once izlemistim ve bu carpici benzerligi de sen soyleyince farkettim, hayretler icinde kaldim gercekten!

    Bilincdisi ogrenme gercekten ilginc bir fenomen, sen psikoloji okumustun degil mi, benden cok daha iyi bilirsin :) Benden cok daha da iyi aciklayabilirsin bu gibi davranislarin ardinda yatan nedenleri. Yeni bir bakis acisi kazandirdin, gercekten tesekkurler :)


    Moonie

    ReplyDelete
  4. psikoloji eğitimi aldığım doğrudur. hala da alıyorum:) fekat sizden çok daha iyi bildiğimi sanmıyorum efem..

    ReplyDelete