Bu dünyada -bence- insanı inanılmaz özgürleştiren ve rahatlatan iki şey var:
Biri affetmek.
Diğeri karşılıksızca sevmek.
İkisi de çok kolay görünmesine rağmen aslında hayata uygulaması inanılmaz zor olan kavramlar. Bizi üzen ya da yaralayan birini affetmek, bazen çok ama çok zor gelebilir. Aynı şekilde karşılık beklemeden sevgimizi vermek de. Dünya üzerinde hiç bir karşılık beklemeden sevgisini sınırsızca en kolay ve en doğal şekilde verebilen tek varlık ise annenizdir. Anneniz, siz ne yaparsanız yapın, sizi aynı koşulsuz, saf ve sınırsız sevgiyle sever. İyi evladı olan anne de, evlatları onu üzen anne de aynı sevgiyle sever çocuğunu. Bir annenin çocuğundan tamamen nefret etmesi imkansız gibi bir şeydir.
Bu ne kadar büyük bir mucize aslında, değil mi? Bir insana sevgimizi / zamanımızı / sabrımızı / emeğimizi hiç bir karşılık beklemeden verebilmek... Çoğu insan birine bir iyilik yaparken, 'ileride benim de ona işim düşer, belli mi olur' ya da 'artık bana borçlu, ben ona iyilik yaptıysam o da bana yapmak zorunda' gibi düşünür. Halbuki bence gerçek iyilik, size iyiliğin karşılığını geri vermeyeceğini bildiğiniz birine bile aynı şevkle yardım edebilmektir. Hiç bir karşılık beklemeden, beklentilerle dolmadan. İşte asıl zor olan da budur: İnsanları, annenizin sizi sevdiği gibi koşulsuz ve karşılıksız sevebilmek. Sevgiyi bir para birimi gibi değil, yüreğinizden çağlayan bir pınar gibi algılayıp etrafınıza özgürce ve koşulsuzca dağıtabilmek.
Karşınızdakinden bir karşılık beklemeyi kestiğiniz anda aynı zamanda inanılmaz özgürleşiyorsunuz. Birini sevmek, bir borç-alacak durumu olmaktan çıkıyor çünkü. O insan sizi sevse de sevmese de siz ona sevginizi veriyorsunuz ve karşılığında bir şey beklemediğiniz için, hayalkırıklığına uğrama olasılığınız yokoluyor. Siz çağlayan bir pınarsınız, suyunuzdan isteyen içer, istemeyen içmez, ama siz çağlamaya ve mutluluk saçmaya devam ediyorsunuz. Bundan daha özgürleştirici ve huzur verici bir şey olabilir mi? Ayrıca belli mi olur, belki sularınız en kurak ve sert sandığınız toprakları bile yumuşatır, yeşertir günün birinde! Sevginin gücü, şaşırtıcı derecede muhteşemdir.
Aynı şekilde sizi çok derinden yaralayan birini bile çabucak ve kolayca affedebilmek.. Ne kadar özgürleştirici. İçinizde yıllar boyu biriken, sizi de zehirleyen, bitiren bir kin duygusunu saklamadan.. Canınızı yakan insandan nasıl intikam alacağınızın planlarını yapmadan.. O anda, hemen ve çabucak affetmek.. Çok zor belki, ama sizi kuşlar gibi hafifletecek bir erdem..
Bu yazıyı okuduktan sonra düşünün: Sizin onları affetmenizi bekleyen birileri var mı şu anda? Affetmek o kadar zor değil.. İki içten kelime gerekiyor sadece..
Düşünün: Sevdiklerinizi, akrabalarınızı, arkadaşlarınızı, iş arkadaşlarınızı... Karşılıksız mı seviyorsunuz? Yoksa bir gün çıkarlarınız gereği onlara ihtiyacınız olabileceği ihtimalinden dolayı mi?
Fotoğraf: Papa II. John Paul, kendisine suikast girişiminde bulunan Mehmet Ali Ağca'yı affederken.
Yazdıklarınıza katılıyorum. Gerçekten karşılık beklemeden sevmek huzur veriyor insana. Dediğiniz gibi beklenti olmayınca hayal kırıklığı da yaşanmıyor. Ancak affetmek konusunda biraz dikkatli olmak gerekiyor. Küçük küçük hatalar affedilince daha büyüklerine de kapı aralanıyor. Affedeceğimiz kişiyi ya da davranışı iyi analiz etmek gerekmez mi?
ReplyDeleteKaş yapayım derken göz çıkarmayalım değil mi?
Merhaba Aysema
ReplyDeleteHaklisiniz, aslinda sunu da eklemem gerekiyormus yazima:
1- Bana gore affedilmeyecek bazi hatalar da var. (Bir kadinin / erkegin esini aldatmasi, ya da bir cocuga ruhen ya da fiziken zarar vermek, bir masumu oldurmek...vs...vs)
2- Bir insani ayni hata icin defalarca affetmemeliyiz. Bu dediginiz gibi yanlis davranislara davetiye cikarmak olur. Bir laf vardir: "Sizi kiran insana ikinci bir sans verin. Ama ucuncusunu asla vermeyin." diye.
Yorumunuz icin teskekurler, sevgiler
Moonie
Güzel blog,güzel insan,güzel yazılar :) çok beğendim.Affetmek gerçekten özgürleştiriyor insanı,birini çıkarsız sevebilmek...
ReplyDelete