Thursday, February 11, 2010

Gündüz Düşleri

Fotoğraf: Alan Miles


'Gürültü ve patırtının ortasında sükunetle dolaş..'

Desiderata




Günün ortasında, telaşenin, kış soğuğunun, koşuşturmacanın, gürültünün arasında, durup soluklanarak, gündüz düşlerine dalmak istiyorum.

Seninle sıcak iklimli bir yerde, deniz kıyısında, bembeyaz bir evimiz olsa. Hani Angelopoulos'un o muhteşem filmi 'Sonsuzluk ve bir Gün'deki gibi. Mümkünse bu deniz Ege olsa.

Evimizin kocaman pencereleri, kumsala ve denize hep açık olsa. İki yanında bembeyaz tül perdeler salınsa, pencereden içeri giren ferah, deniz kokulu meltemle. Hiç kapatmasak o pencereleri, evimizin havası hep taptaze, iyot ve kekik kokusu dolu olsa.

Pencereden, masmavi deniz görünse. Denizin yosun kokusu sarhoş etse bizi, her gün yeniden, sanki ilk kez duyuyormuşçasına.

Tam denize bakan, kocaman pencerenin dibinde ahşap çalışma masam olsa. Üzerinde bir bardağın içinde hep taze bir çiçek olsa. Sabah meltemi yüzüme vururken, saatlerce okusam, saatlerce yazsam o masada. Gidilecek yerler, yapılacak işler ve aciliyeti olan hiç bir şey olmasa. Senin de hemen yan odada, aynı denize bakarken çalıştığını, sessizce, pür dikkat oturmakta olduğunu bilsem. Huzur içinde okusam, dünyayı unutsam, okusam, okusam..

Akşama doğru dostlarımız gelse. Denize bakan, kocaman bir sofra kursak. Güzel yemekler yesek, içsek gönlümüzce, kahkahalar, güzel sohbete karışsa.. Birisi bir kaç güzel melodi tıngırdatsa.. Ben şarkı söylesem, sonra hep birlikte şarkı söylesek.. Arada hüzünlensek, ama bu tatlı, huzurlu, mavi ve pirüpak bir hüzün olsa.

Gece olunca dışarıdan gelen ağustos böceklerinin sesini dinleyerek, lavanta kokulu, mis gibi çarşaflarımızın üzerinde birbirimize sarılıp, deliksiz uykulara dalsak.. Rüyalarımızda büyülü ülkelere gitsek, mutluluk bizi yumuşacık bir yorgan gibi sarmalasa..

Ertesi sabah, yine deniz kokulu, ferah ve taptaze bir güne uyansak..



Gündüz düşlerimin sınırları yok sevdiceğim.. Hem hayallerimiz değil midir bizi yaşatan?


2 comments: