Friday, September 29, 2006

Dersler, soğuk, sonbahar




Dersler yine bütün hızıyla başladı, ilk hafta geçti bile. Evimin temizliği ve yerleştirilmesi, eski dostlarla zaman geçirme, iftarlara gitme, Amerikalıların 'housewarming' dedikleri yeni ev partilerine katılma, ödevlerimi yapma...vesaire derken inanılmaz bir temponun içinde buldum kendimi. Sonbahar Chicago'da varlığını bütün gücüyle hissettiriyor, şu anda dışarısı 12 derece! Adeta bir kış soğuğu var ve neredeyse eldiven ve atkı giyme ihtiyacını hissediyor insan. İçimde bu kışın -neredeyse bütün Chicago kışları gibi- uzun ve soğuk bir kış olacağına dair bir his var.

Kışın geliyor oluşunu seviyorum, neden bilmiyorum ama insanların yüzde 90ının aksine ben kendimi kışın daha mutlu ve huzurlu hissediyorum. Havanın evde bir köşeye kıvrılıp elime en sevdiğim kitabı almaktan başka yapacak bir şeyin olmadığı kadar soğuk olması hoşuma gidiyor, kış mevsiminde bana huzur veren ve beni çeken bir şeyler var. Evi, giyecek hiç bir şeyi ya da yakacak hiç bir şeyi olmayan insanlar da geliyor tabii ki aklıma ve üzülüyorum, ama yazın sıcağı bana kışın soğuğundan daha acımasız ve sert geliyor buna rağmen.

Bir çok arkadaşımla konuşurken, herkesin en sevdiği mevsimin ya da ayın kendi doğdukları olduğu gibi bir gerçeği farkettim. Benim en sevdiğim mevsim kış mesela ve en sevdiğim ay da Aralık, doğumgünümün içinde olduğu ay. Aralık ayını çok seviyorum, çünkü bu ay dahilinde özellikle son yıllarda üç dinin de önemli bayramları ve kutlamaları var, ve genelde bütün Aralık ayı bir festival havasında geçiyor. Genelde Aralık'ta geride kalan yılın bütün üzüntülerini, pişmanlıklarını, hayalkırıklıklarını ve sorunlarını geride bırakmaya hazırlanıyor herkes, ve yeni bir yıla hazırlanıyor ruhundaki bütün gücü toplayarak. Bu sene de Müslümanların Kurban bayramı, Hristiyanların Noeli ve Musevilerin Hanukkah bayramı bu ayın içinde, ve üçü de mutlu günler olarak düşünüldüğünden herkes kendi bayramını büyük bir coşkuyla kutluyor Aralık ayının o günlerinde. Ve bu üç ayrı bayrama da bakıldığında aslında hepsinde yapılan şeyin özü aynı: Sevdiklerimizle biraraya gelmek, aile büyüklerini ziyaret etmek, güzel yemekler ve tatlılar yemek, birlikte mümkün olduğunca bol kahkahalı ve sevinçli bir kaç gün geçirmek. İnsanların, dinleri ne olursa olsun geleneklerini korumaları ve sürdürmeleri, ortak değerlerini ve kültürlerini eşsiz kılan geleneklerini yaşatmaları çok güzel bence.

Kışa giriyoruz işte.. Ne kadar soğuk ve acımasız gibi gelirse de bize, güzel bir mevsim değil mi o gerçekten de? Güneşli ama buz gibi ayazlı, berrak sabahlarından tutun da, karlar altında birer silüete dönüşen ağaçların ayışığında parladığı gecelere kadar.. Sessizlikte uyuyan tabiatın verdiği huzurdan, camdaki yağmur sesinin fısıltısına, rüzgarın sokaklarda söylediği şarkılara kadar.. Hem güzel, hem de şaşırtıcı bir mevsim, içinde nice sürprizler saklayan. Beni şaşırtmaktan hiç vazgeçmedi yılın bu haşin ve güzel mevsimi. Hem Halil Cibran'ın da dediği gibi, 'Kış, yüreğinde ilkbaharı sakladığını söyleseydi, ona kim inanırdı?'

No comments:

Post a Comment