Friday, September 1, 2006

Hoşgeldin Eylül




Hoşgeldin Eylül, upuzun saçlarının arasında sarı, kızıl, kahverengi yapraklarınla..
Hoşgeldin, yağmurlu gözlerin, buğulu sabahların ve serin akşamlarınla.

Seni çok severiz biz Eylül, biz, o uçsuz bucaksız göllerde ormanların ve gökyüzünün yansımasını izlemeyi sevenler. Hüzün mevsiminin başlangıcısın sen. Ama insanın içini acıtan türden hüzün değil, sarı, ince ince sızlayan, yumuşak bir hüzün. Gözlerimizi açıp herşeye daha bir dikkatli bakmamızı sağlayan, duyarlılığımızı arttıran, detayları çok daha kolay farkettiren bir hüzün. "Hazan" da derler eskiler, ya da "melankoli" belki... Nasıl tanımlanırsan tanımlan, kavurucu sıcakların ardından merhametli bir el gibisin sen, susamış yüreğimizi serin yağmurlarınla ferahlatan. Gelecek olan uzun gecelerin, içimize çekileceğimiz soğuk günlerin, içilecek fincanlar dolusu sıcak çayın, okunacak kitapların, üzerimize şefkatle örtülecek battaniyelerin, havadaki kömür kokularının, ıssız ve soğuk sokakların, duru, berrak ama buz gibi sabahların...Kışın habercisi. Vivaldi'nin güzel senfonisinde bize aktarmaya çalıştığı herşeyin bir birleşimisin, çok severiz seni biz, adı da kendi de güzel ay, Eylül.





Hoşgeldin sonbahar. "Son bahar"ı olamayacaksın asla bu dünyanın, o yüzden güzelsin ya işte. Devinimin, değişimin, geçişin, duramayıp gitmenin, yolculuğun, sevginin ve hüznün, yeni başlangıçların mevsimi, güzel sonbahar, hoşgeldin..

No comments:

Post a Comment