Wednesday, September 6, 2006
Eskilerden
Ellerimden koyu mavi göle uzanan kıpkırmızı bir seldi hatırladığım. “Yazmalısın” dedi bana, uzun yılların, yıpratırcasına yaşanmış satırların arasından. Uzandım ellerime, duru bir şaşkınlıkla baktım ona, gözlerimde karların pırıltısı yanıp sönüyordu. Ellerim bedenimle birleşirken yeniden, ruhumu ufkun da ötesine götüren yalancı rüzgarlar dindi aniden. Sessiz, kopkoyu bir gece büyüyordu, genişliyordu kadife gözlerinde. Yürüdüm, sevdalı çiçeklerin, yumuşacık anıların arasından, kendime doğru..Eski bir rüya gibiydin yanıma çağırmaya çalışırken daha da uzağa ittiğim..Sen, köhne tutkuların ardından emeklerken elinde yaşamınla, ben sevgiyi öğrendim. Masmavi, yelkenleri şişmiş bir meltemdi beni götüren uzaklara, özgürlüğü öğrendim. Yepyeni, sapsarı bir yıldızım var artık yüreğimde, pırıl pırıl parlayan, ışığı öğrendim..Sessiz gümüş damlaları sızdı yüreğimden, ağlamayı öğrendim..Bembeyaz bir buluta gömülmüştü ellerim, huzuru öğrendim..
Nereden başladığı bilinmeyen rüzgarlar gibiydim, deli gibi dolandım yaşamı, gücü keşfettim, insan olmayı, bilmeyi, öğretmeyi öğrendim. Kısık bir gaz lambası anında karşılaştım seninle yeniden, gözlerin ıssız birer çöldü, yapayalnızdın, ıslak korkular çöreklenmişti bedenine, ışığı okyanusa gömdün son nefesinle, seni böyle ıpıslak görmemeliydi kimse, yürüdün..İçindeki sapsarı fırtına dinmeden, sessiz kar taneleri ruhunu örtmeden yürüdün, geceye karşı..Yakılan son ağıt karanlığın olsun istedin...
Oysa bilmiyordun, geceye yanan aslında kendi yüreğindi...
Moonshine 07.01.2002
Resim: Edvard Munch, "Küller"
Subscribe to:
Post Comments (Atom)
No comments:
Post a Comment