Wednesday, January 31, 2007

Sıfırın altında yaşam




Sabah 4 buçukta, şafaktan çok önce uyandım. Her yer zifiri karanlık. Evin içinde ilk defa burada, Chicago'da kullanma ihtiyacı duyduğum 'humidifier' (hava nemlendiricisi)nin havaya buhar üflerken çıkardığı sakin mırıltıdan başka ses yok. 4 saat içinde 7 buçuk sayfa Arapça okudum. Şafak o kadar güzel geldi ki, bir Ocak gününe yaraşır bir şekilde, ihtişamla. Şeftali pembesi rengine bürünen gökyüzü arkaplanında, gözümün alabildiği her yerde binaların tepelerinden kesif dumanlar çıkıyor. Çıkması gerek zaten, insanlar nasıl ısınır yoksa?

Çünkü bu sabah hava çok soğuk. Ama öyle şaka gibi değil, gerçekten, insanın nefesini, ellerini ayaklarını, düşüncelerini donduracak kadar soğuk. İnternetten biraz da korkarak bakıyorum hava raporuna. Chicago, hissedilen sıcaklık: -23 derece. Acaba hiç evden çıkmasam mı diye düşünüyorum. Nefes almak bile zorlaşıyor çünkü bu kadar soğuk olunca hava. Kendimi Karlar Kraliçesi masalındaki çocuklar gibi hissediyorum.

Sonunda evden çıktığımda raporda durumun abartılmadığını farkediyorum. Kendimi bir mumya gibi sarmama ve sadece gözlerimi açıkta bırakmama karşın, rüzgar buz gibi nefesiyle oradan bile girmeyi başarıyor. Rüzgarın değdiği yerlerde tenim yanıyor adeta, soğuğun insanı yaktığı uç nokta.

Otobüs nihayet geliyor ve camdan dışarıyı izleyen başka bir çok öğrenciyle birlikte kampüse doğru yola çıkıyoruz. Kulaklıklarımdan Portishead'in şarkıları akıyor içime, sabahın güzelliğini pekiştiriyor.

Sıfırın altında yaşam bütün hızıyla devam ediyor Chicago'da.

No comments:

Post a Comment