Thursday, June 4, 2009

Suskunlar


'Belki de susmak, gerçeği anlatmanın tek yoluydu...'

İhsan Oktay Anar'dan, ya da nam-ı diğer 'Uzun İhsan Efendi'den büyülü bir masal daha.. Anar romanlarını okurken öylesine efsanevi bir dünyanın içinde buluyorum ki kendimi, oradan çıkıp gerçek hayata dönmek zor oluyor. Alessandro Perevelli ile, Davut ve Eflatun ile, İbrahim Dede Efendi ile, Neva ile, Rafael, Bağdasar ve Kirkor ile birlikte benzersiz bir nağmenin ezgilerinde kaybettim kendimi.. Yine o masalsı dünyada, eski İstanbul'da kayboldum, Sofuayyaş mahallesinde yaşadım ben de, zamanda bir ileri bir geri gittim, yegah, dügah, segah makamlarının tınısı çınladı kulaklarımda.. Bir eflatun düşün içinde yitip gittim..

Susmanın, gerçeği anlatmanın en güzel ve belki de tek yolu olduğunu, ben de anladım. Kitabın son sayfasını çevirip arka kapağını kapattığımda, sükutun da kendine has bir musikisi olduğunu kavradım.

Teşekkürler İhsan Oktay Anar!


3 comments:

  1. Anonymous12:39 AM

    Daha önce hiç okumadım ben bu yazarı, sanki sevmeyecekmişim sıkılacakmışım gibi bir his var içimde. Ama bu yazıdan sonra okumak kesinleşti gibi. Teşekkürler.

    ReplyDelete
  2. Merhaba Kitap Kurdu,

    Eger hic Ihsan Oktay Anar okumadiysan, Puslu Kitalar Atlasi'yla baslamani tavsiye ederim!

    Moonie

    ReplyDelete
  3. Anonymous1:09 AM

    Teşekkürler, ilk kitap siparişimde alacağım Puslu Kitalar Atlası'nı.

    ReplyDelete