Saturday, October 7, 2006

Irak'ta bir Amerikan askeri ve izlenimleri



Perşembe akşamı programımızdan tanıdığım bir arkadaşımın yemeğine davetliydim. Ortadoğu Müzik grubumuzun provasından oraya gittim ve gerçekten de yemekler, sohbet, genel olarak akşam çok güzeldi. Amerika'nın Ortadoğu politikasından dinler arası farklara, ülkeler siyasetinden Mısır plajlarına kadar uzanan geniş bir yelpazede derin ve keyifli sohbetlerimiz oldu. Yemektekiler Müslüman, Musevi ve Hristiyan kökenli olmasına ve değişik arkaplan ve kültürlerden gelmesine rağmen inanılmaz keyifli ve hoşgörülü, birbirlerinin değerlerine saygılı ve seviyeli bir sohbetti ve bana gerçekten mutluluk verdi. Bir masada bu kadar değişik kültürlerden gelen insanların oturup konuşabilmesi, insanlığın ortak sorunlarına çözümler arayabilmesi, birbirlerine saygı ve sevgiyle yaklaşabilmeleri bana çok umut veriyor ve bu gibi insanlar çoğalırsa dünyada yer alan en büyük problemlerin çözülebileceğini gösteriyor. Hoşgörü ve sevgi aslında herşeyin temeli ve eğer bu değerlerimizi koruyup yayabilirsek çözemeyeceğimiz sorun yok gibi geliyor bana.

Akşama dair bir diğer ilginç detaysa hayatımda ilk defa Amerikalı olup hem Afganistan'da, hem de Irak'ta asker olarak bulunmuş birisiyle tanışıp konuşma fırsatı bulmamdı. Bu benim için gerçekten heyecan verici bir deneyim oldu, çünkü bir ülkenin politikalarını ve insanlarını televizyon ekranından, filtre edilmiş, değiştirilmiş ve sansürlenmiş bir şekilde izlemek, o olaylara bizzat katılmış ve içinde bulunmuş bir insanla konuşup ona sorular sorabilmekten çok farklı. Tabii ki belli bir bireyin görüşlerinin de tamamen açık ve dürüst olduğu ya da gerçeği tamamen yansıttığı düşünülemez, ancak kişisel bazda yaptığım konuşmanın bana bütün televizyon ve gazete haberlerinden çok daha fazla ve doğru bilgi verdiği kesin diye düşünüyorum.



Şu anda gizlilik sebeplerinden ismini buraya yazmadığım M., hem Afganistan'da, hem de Irak'ta uzun süre çalışmış. Afganistan'da daha idari bir birimde çalışırken, Irak'ta sivillerle birebir görüşmeleri olmuş, günlük hayat düzeyinde bir çok Iraklı ile çalışma imkanı olmuş. Ben daha önce Amerikan askeri kimliğiyle Ortadoğu'ya gitmiş olan birisine ne gibi sorular sorabilirdim diye hiç düşünmemiştim, ancak tabii ki aklıma hemen gelen ilk soru herhalde benim gibi Türk olup George W. Bush'un dış politikalarına karşı olan hemen herkesin aklına gelebilecek ilk soruydu: 'Iraklılar, yani siyasetçiler ve yöneticiler değil de siviller ve halk, sizi nasıl karşıladı?' Sanırım yine biraz öngörüsü ve mantıklı düşünme yetisi olan herkesin aklına gelebileceği gibi M.nin bana verdiği cevap da tahmin ettiğim gibiydi: Bu sorunun, siyah ve beyaz şeklinde ayrılabilecek kadar kesin bir cevabı yok. Anlattığına göre, dünyanın herhangi bir yerinde olduğu gibi Irak'ta da insanların öncelikleri, kendilerine ve ailelelerine iyi bir yaşam sağlayabilmek ve bu durumu sürdürebilmek. Aslında olay hiç karmaşık değil, tam tersine çok basite indirgenebilecek bir olgu: İnsan, dünyanın her yerinde aynı, ve doğası gereği kendine güvenli ve mutlu hissedebileceği bir ortam arıyor. Bunu hangi rejim, yönetim birimi ya da otorite sağlayabilirse, ona yöneliyor ve onu destekliyor. Iraklıların da çoğunun aslında bu konuda çok da fazla bir fikir sahibi olmadığını ve hayatları düzgün ve yolunda gittiğinde devletin politikalarını çok umursamadıklarını anlattı bana M. Çoğunda Saddam rejiminde kurtulmuş olmanın rahatlığının olduğunu, ancak AMerikanın en büyük hatasının, Saddam gidince herşeyin yoluna gireceğini ve birden düzelivereceğini sanmak olduğunu söyledi. Amerikalı askerlerin, aslında oradan gerçekten çıkmak istediğini, ama belli bir düzen kurulmadıkça ve dolayısıyla oradaki sivillerin kendilerini terörist ve şiddet yanlısı gruplara karşı koruyacak imkanları olmadıkça bunun mümkün olmadığını söyledi. Kısacası Amerika'nın aslında kendisini daha önceden tahmin ettiğinden çok daha karmaşık ve içinden çıkılamaz bir duruma soktuğunu ve bunun Amerikan siyasetçilerinin ve ordusunun düz mantığa dayanan, geleceği göremeyen önyargılı düşüncelerinden, acil ve iyi düşünülmemiş kararlarından ve planlama yeteneklerinin eksikliğinden kaynaklandığını belirtti. Yani genelinde Irak'taki halkın oradaki Amerikan varlığına karşı ne ortak bir sevgi, ne de kesin bir nefret duyduğunu farkettiğini söyledi. Onlar için aslında şiddet sürdükçe ve yaşamları, sevdiklerinin sağlığı ve hayatları tehlikede oldukça günlük yaşam düzeyinde çok da fazla bir değişiklik olmadığını anlattı.

M. ile olan konuşmam benim için çok önemliydi çünkü ilk defa hep haberlerde gördüğüm ve hikayelerini başkalarından öğrendiğim askerlerden biri karşımdaydı ve sorularımı cevaplıyordu. Tarih hakkında okumaktan öte, tarihin içindeki aktörlerle birebir temas halinde olabilmek gerçekten fark yaratıyor. İşte bu yüzden sanırım yaptığımız araştırmalarda, yazdığımız kitaplarda ve makalelerde gerçek hayatı yansıtabilmek çok önemli. O hayatta başrol oynayan insanlarla temas halinde olup onlardan öğrendiklerimizi, yani onların gerçeğini en iyi şekilde aktarabilmek insanlara.. Gerçeği, doğruyu ararken aracılara ihtiyaç kalmaksızın kendimiz sorular sorup cevaplar alabilmek.. Gazetecilere ve medyaya düşen sorumluluğun büyüklüğü ve önemi işte tam da burada ortaya çıkıyor sanırım.



Fotoğrafların alındığı yerler sırasıyla:

http://www.aljazeera/info
http://www.jsonline.com

No comments:

Post a Comment